ABD KRİZİNDE YAHUDİ OYUNU
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Amerika Birleşik Devletleri’nde “mortgage krizinin” faturası çok ağır oldu. Finans piyasasının en güçlü devleri birer birer çöküyor. Bear Stearns, Lehman Brothers ve Merril Liynch’in ardından sıra Goldman Sachs ve Mongan Stanley’e geldi. Önde gelen Amerikan ekonomistleri, yaşanan krizin piyasa ekonomi modelini çökerteceğini açık açık söylüyorlar. Yani “ABD serbest piyasa ekonomisi” çökmeye çok yakın.
Tam 100 yıllık geçmişi olan, dünya genelinde 65 bin çalışanı olan, Merril Lynch Şirketi bile el değiştirmek zorunda kaldı. Bu şirket bir hafta içinde hisselerinin yüzde 36 erimesinin ardından, 50 milyar dolarla ülkenin en büyük mevduat bankası Bank of America’ya satıldı.
ABD’nın Irak ve Afganistan gibi ülkelere yaptığı askeri ve mali operasyonların, trilyon dolar seviyesinde maliyetlere neden olmasının, bu süreci hızlandırdığını yine ABD ekonomistleri söylüyor.
Mortgage kredileri yoluyla üretilen konut ya da diğer mallarda; tüketime zorlanan geniş kitleler, artık geri ödeme yapamıyorlar. Bu durum krizi önemli ölçüde tetikliyor.
Dünya üzerinde ABD patentli düzen arayışlarının, artık “düzensizlikle” sonuçlanacağı iyice anlaşılmış olmalıdır. Ekonomik ve politik parametreler; bu krizin millî ölçeklerin üstünde, “küresel pazarı” kapsadığı da açıktır. Bu küresel krizin, globalleşmenin daha da gelişmesiyle sonuçlanacağını söylemek, ekonomik parametrelerle bağdaşmaz.
ABD’deki kriz ile ilgili olarak dikkat çekici olaylardan biri; ABD’nin artık kamu fonlarıyla, özel sektörü kurtarmaktan vazgeçmesidir. Lehman Brothers’in iflası bunun açık göstergesidir. Halbuki ABD’deki en büyük konut kredisi toptancılarından olan Fannie Mae ve Freddie Mac Şirketlerine, ABD hükümeti “sistemik bir riskten piyasaları korumak” gerekçesiyle el koymuştu.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bu kriz ortamında çok önemli siyasi gelişmeler yaşanıyor. Bu ülkedeki Yahudi Lobisi; Cumhuriyetçi John McCain’in başkan yardımcılığı adaylığına, Yahudi Sarah Palin’i koydurdu. Bitmedi, Demokrat Obama’nın başkan yardımcı adaylığına da Yahudi Joseph Biden’i koydurmayı başardı.
Cumhuriyetçi John McCain’in başkan yardımcısı adayı Yahudi Sarah Palin; Litvanya kökenli bir Yahudi.
Demokrat Obama’nın başkan yardımcısı adayı Yahudi Jeseph Biden; ABD Senatosu Dış ilişkiler Komitesi Başkanı ve Türk-Amerikan ilişkilerinin bir numaralı adamı. Jeseph Biden’in, 20 yıl önce Türkiye için söylediği şu sözleri, Türk Milleti’nin hiçbir zaman unutmaması gerekir:
“-Gerekirse, Türkiye’nin etrafını ateş çemberine çeviririz!”
Amerikan Yahudi Lobisi’nin bir numaralı ismi ve turuncu devrim çetelerinin finansörü George Soros, 2008 Nisan’da şunları söylemişti:
“-Şu zaman hâlâ servet yıkımı zamanıdır!”
Bugün bütün insanlık; dolar basma yetkisini elinde bulunduran, dönemin Yahudi zenginlerinin kurduğu ve özel bir banka olan Federal Reserv’in sahibi olan; petrol, ilâç ve silâh şirketlerinin kurduğu sistemden çok rahatsızdır. Federal Reserv sistemi, dünyanın başına belâdır. Bu sistemin oyunlarını sezerek; dolar kullanmaktan tamamen vazgeçip, rezervlerinin yarısı Euro’ya çeviren; Çin, Japonya, Hindistan ve Rusya’nın yaptığı hamleye karşılık, Reserv sistemi yeni bir hamlenin peşindedir. Reserv’in bu hamlesi; Euro’ya dönen bu ülkelerin borsa oyunlarında baş aktör rolü oynayarak, rakip ülkelerin ekonomileri çökertmeye çalışmaktır.
Federal Reserv’in sahibi olan petrol, ilâç ve silâh şirketlerinin kurduğu sistemden kurtulmak için, bütün insanlığın uyanarak mücadele etmesi için, bu mübarek günlerde dua edelim!
www.fahrettinalisar.com
NOT:
İnsanlığın başına belâ olan, Federal Reserv’in sahibi bulunduğu petrol, ilâç ve silâh şirketlerinin kurduğu sistemden; bütün Müslümanların kurtulması dileklerimle, önümüzdeki Kadir Gecenizi ve Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ederim. F.A.
ÇÖKEN LEHMAN KARDEŞLER DEĞİL, ÇÖKEN KAPİTALİZMİN KARDEŞLİĞİDİR. Fahrettin ALİŞAR
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük bankalarından olan “Lehman Brothers” (Lehman Kardeşler) çöktü. Aslında çöken Lehman Kardeşler değil, “Kapitalizmin Kardeşliği” dir.
Bu çöküşlere paralel olarak; dünya borsalarındaki sert düşüşler ve doların yükselmesi devam edecektir. Bu çöküş sıradan bir olay değildir. Bu olayı; bizim AB(D)’cilerin deyimiyle “global” (küresel) bir bakışla değerlendirmek gerekir.
ABD Merkez Bankası’nın eski başkanı bağırıyor:
“-Yüzyılın en büyük krizini yaşıyoruz! Devamı çok kötü gelecek!”
İçimizdeki AB(D)’cilerin buradan çıkarması gereken dersler vardır. Başkasının aklıyla hareket edenlerin sonu kesinlikle hüsrandır. Sonuç, çaresizlik içinde çırpınmadan başka bir şey olmaz. Anlamak isteyenler, tarihin tozlu raflarını karıştırabilirler.
Türk siyaset tarihi; Atatürk Dönemi ve kısmen çok kısa süreli dönemler hariç, siyasi ve ekonomik proje üretemeyen, yabancıların projelerinin arkasına gizlenen, böylece halkı oyalayıp duran siyasilerin varlığı ile doludur.
“Avrupa Birliği Projesi”, “Amerika Birleşik Devletleri Müttefikliği” ile halkımız asırlardır uyutuldu.
AB(D) hayranlarına; kendi hayranı oldukları, ABD’nin Eski Başkanlarından George Washington’un bir sözünü hatırlatmak isterim. George Washington 17 Eylül 1796’da siyasete veda ederken yaptığı bir konuşmada, aynen şunları söyler:
“-Belirli bir millete sevdayla bağlanmaktan kaçınınız. Başka bir ülkeye sevgi duyguları beslemeyi adet edinen milletler köleleşirler, kendi görev ve çıkarlarını unuturlar. Büyük ve güçlü bir ülkeyle, böyle bir ilişki kuran küçük ya da zayıf bir millet, ötekinin uydusu olmaktan kurtulamaz. Yabancı entrikaların aleti durumundaki kişiler, güvenini ve alkışını aldıkları halkı aldatarak, onun çıkarlarını başkalarına teslim etmesini sağlarken, bütün bunlara karşı çıkan gerçek vatanseverler, şüpheli duruma düşürülüp lânetlenebilirler.”
İçimizdeki AB(D)’cilerin hayranı olduğu ve halkı uyutmakta kullandığı bu kapitalist sistem; komünizmi yok etmeyi başardı. Bu başarıdan sonra kendisini dünyanın sahibi sandı ve düşman olarak da İslâm’ı seçti. Çünkü var olmak için, hedefe bir düşman yerleştirilmeliydi. Bu hedef de “İslâm” oldu.
“Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz” atasözümüzde geçen; Müslümanların ne “anasını” koydu, ne de “Bağdat’ını!”
“ Haçlı Seferi Başlattım!” diye işe başladı. Giderek vahşileşti. Emperyalist oldu, her tarafı yaktı, yıktı. Şimdi bu kapitalist sistem varlık sebebi olan yerinden, ekonomisinden çökmeye başladı. Hem de döşünü olmayan bir hızla.
ANKARA’YA ÇOK DİNLİ CAMİ
Prof. Dr. İhsan Doğramacı’yı tanırsınız. Hacettepe ve Bilkent Üniversiteleri ile YÖK’ün kurucusu. Sayın Doğramacı yaşına ve sağlığına rağmen bu günlerde harıl harıl çalışıyor. Çok meşgul. Çünkü babası Ali Sami Paşa, kendisine bir vasiyette bulunmuş:
“-Oğlum, benim adıma çok dinli bir cami yaptır!”
Evet yanlış duymadınız, “ÇOK DİNLİ BİR CAMİ(?)”
İhsan Doğramacı da, bu vasiyet üzerine Ankara’da “çok dinli bir cami(?)” inşa ediyor. Yani; cami, kilise, havra bir arada. Hani şu bizim “Dinler arası diyalogcular”, “Ilımlı İslâm(?)cılar”ın daha önce, İsrail’in bağışladığı 20 milyon dolarla, Antalya Serik’in Belek Beldesi’ne ve Şanlıurfa’da Makam’ı İbrahim’in yanı başında Halepli Bahçe’ye yaptıkları “Dinler Bahçesi” ne benzer bir proje.
Aldığımız bilgilere göre, İhsan Doğramacı; bu Ramazan’da, üstelik de Kadir Gecisi’nde, “Çok Dinli Cami”nin açılışını yaptıracakmış!
Kadir Gecesi ile birlikte Türkiye’nin başkenti Ankara’da; artık bir cami, kilise ve sinagog üçlüsü hizmete girmiş bulunacak.
Emeği geçen “Dinler arası diyalogcuları” tebrik ediyoruz.
www.fahrettinalisar.com
ÇARE NE AB’DE, NE DE ABD’DE, ÇARE KENDİNDE! - Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Mazisinde “cihan devleti” kurmuş bir milletin evlâtlarıyız. Tarihimiz mucizelerle dolu. Dünyada bizim tarihimiz kadar; kahramanı, destanı olan bir millet asla yoktur.
Ne değişti de bu hallere düştük?
Bunun cevabı elbette ki ciltler dolusu kitaplara sığabilir. Ama özeti, çareyi kendimizde aramadık.
Çok uzaklara gitmeyelim! Sadece Cumhuriyet tarihimize bir göz atalım.
Emperyalist güçlere karşı, yoksulluk içinde verdiğimiz Millî Mücadelenin hemen ardından, İzmir’de 17 Şubat 1923’te “Türkiye İktisat Kongresi”ni toplayan Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli parolası “ekonomi” oldu. Dedi ki:
“-Yeni Türkiye Devleti, temellerini süngü ile değil, süngünün de dayandığı, ekonomi ile kuracaktır.”
Ardından ekledi:
“-Ekonomik kalkınma; Türkiye’nin hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı idealinin bel kemiğidir.”
Bu parola ile yola çıkan Yeni Türkiye Cumhuriyeti, o dönemde yüzde 17’lik kalkınma mucizesini gerçekleştirdi.
1927 yılında çıkarılan “Teşvik-i Sanayi Kanunu” ve 1929’da çıkarılan “Gümrük Kanunu” özel sektörün önünü açtı.
Kamuda sanayimizin gelişme temelleri, 1931’de atıldı.
Tarımsal hâsılamızın 1923-1929 arası yıllık büyüme hız ortalaması yüzde 17, sanayide ise yüzde 19 olarak gerçekleşti.
1938’e kadar milli hâsıladaki artış oranımız, son yedi yılda, 9,8 den, 19,5 e varan oranlarda artarak, 1150,5 milyona kadar ulaşmayı başardı.
1925-1933 yılları arasında “şeker fabrikaları”mız ardı ardına kuruldu. Turhal ve Eskişehir de kurulan şeker fabrikaları bu alanda çığır açtı.
Savunma sanayi alanında, “İmalat-ı Harbiye”den “Makine-Kimya” endüstrisine geçildi.
1933’te Sümerbank, 1936’da Ereğli Kömür İşletmeleri, 1938’de Divriği Demir Ocakları ve Ergani Bakır İşletmesi ile Karabük Demir-Çelik Fabrikası hayata geçti.
Cihan Devleti Osmanlı’dan devraldığımız 4.130 km Demiryolu ağımızı 7.630 km. ye çıkarmayı başarabildik.
1926’da açılan Kayseri Uçak Fabrikasını ve devamında 4 tane daha hava ulaşımını geliştiren kurumlar kuruldu.
Ziraat Bankası’ndan sonra, 1925-1930 arası 4 banka daha kurmayı başardık.
Darülfünun’un İstanbul Üniversitesi’ne dönüşmesinin hemen ardından; Ankara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve diğer üniversiteler ardı ardına geldi.
Bütün bunları sadece ve sadece kendi millî kaynaklarımız ile gerçekleştirdik.
1938’lerden sonra (çok kısa süreli bazı dönemler hariç), siyasal ve ekonomik proje üretemeyen, yabancıların projelerinin arkasına gizlenerek halkı oyalayan yöneticilerimizin varlığı ile yerimizde saydık. Her şeyi AB projelerinde, ABD müttefikinde arayarak yıllarımızı tükettik.
Hâlâ AB ve ABD projelerinin ardında oyalanıp duruyoruz.
Gücün kendimizde olduğunun, çareyi kendimizde aramanın farkına varamadığımız için, iki ileri-bir geri yerimizde sayıp duruyoruz.
Yüksek başarının enerjisi içimizdeyken; dışardan medet beklemek, ne aşağılık bir duygu!
İÇİMİZDEKİ DÖNMELERİN ERİVAN LOBİSİ - Fahrettin ALİŞAR
İÇİMİZDEKİ DÖNMELERİN ERİVAN LOBİSİ
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Cumartesi günü oynanacak olan, Türkiye-Ermenistan maçını bahane eden “içimizdeki Erivan lobileri”, hemen harekete geçti.
Peki kim bu içimizdeki Erivan lobileri?
Fazla uzaklara gitmeden, bu lobileri açıklamayalım! 2006 yılında kendilerini “Türk aydınları” diye tanıtan bir grup çıktı. Liberation Gazetesi’nde bir bildiri yayınlayarak; Osmanlı Ermenilerinin uğradığı insanlık dışı felaketin tüm ağırlığını üzerlerinde hissettiklerini açıkladılar. “Ermenilerin acıları bizim acımızdır!” dediler. Sözde 1915 vahşetini, insan olduğunu söyleyen hiçbir kişinin inkâr edemeyeceğini kamuoyuna deklare ettiler.
Bu grupta kimler vardı? Baskın Oran, Elif Şafak, Murat Belge, Müge Göçek, Etyen Mahçupyan, Halil Berktay, Hrant Dink, Ragıp Zarakolu ve arkadaşları.
Mehmet Ali Birand, Kanal D Ana Haber Programında, izleyicilerin gözünün içine baka baka; “Cumhurbaşkanımız Ermenistan-Türkiye maçını izlemek üzere, Ermenistan’a gitmeli. Bu Türkiye için çok ama çok önemli!” diye haykırdı ve ilave etti: “Cumhurbaşkanı Ermenistan’a gidecek!”
TÜSİAD 02.09.2008 tarihli bir bildiri yayınlayarak: “Bu bir fırsattır. Cumhurbaşkanı Ermenistan’a gitmelidir!” dedi.
“İçimizdeki Erivan lobileri” pusudan çıkmış görevlerini yapıyorlar. Biz yakın tarihimizden bazı hatırlatmalar yaparak, okuyucularımızın dikkatini bu konuya çekmek istiyoruz!
Kars Antlaşması’nı tanımayan Ermenistan’dır.
“Türkiye topraklarında alacağım topraklar var!” diyen Ermenistan’dır.
Ağrı Dağı’nı milli sembol olarak kullanan Ermenistan’dır.
Sözde 1915 Olaylarını, emperyalist güçlerin isteği doğrultuda, her yıl ısıtıp ısıtıp dünya kamuoyunun önüne getiren Ermenistan’dır.
25 Şubat 1992’de “Hocalı Katliamı”nı yapan Ermenistan’dır. (O “Hocalı Katliamı” ki; ikibin Azeri Türkü’nün katledildiği, Fransızların ünlü Le Monde Gazetesi’nin, “Hocalı’da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında, kafa derisi soyulmuş, tırnakları sökülmüş yüzlerce insan vardı.” Diye yazdığı, tam bir vahşet.)
Dağlık Karabağ’ı ve Azeri topraklarını işgal ederek birbuçuk milyon Azeri Türkü’nü yerinden yurdundan eden Ermenistan’dır.
İçimizdeki “Erivan Lobileri” bunları unutturmak istiyor.
Bu lobiler; stratejik ortak ABD ve AB’nin isteği doğrultusunda, harekete geçerek kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Ülke menfaati için değil.
İşgal edilen Azeri toprakları, Türkiye’nin devlet politikası ve gururu, bu lobinin umurunda değil.
Prof. Dr. Hasan Köni, Almanya’daki Türklerin organize ettiği “Ermeni meselesi” konulu bir konferansta aynen şunları söyledi:
“-Tehcir sırasında, yerinden olmamak için Müslümanlığa dönen Ermeniler de vardır. Bunların kim olduğunu bilemiyoruz. Sayıları 300-400 bin kişi. Ayrıca dönmüş Museviler ve dönmüş Rumlar da var. Bunları maalesef Türkiye Cumhuriyeti kendi vatandaşlarını rahatsız etmemek için açıklamıyor. Belki de devletin içinde de yüksek rütbeye gelmiş Ermeni kökenli dönmüş insanlarımız var!”
İçimizdeki dönmelerin hangi makamlara, hangi rütbelere kadar yükseldiğini bilemiyoruz. Ancak uygulamalarına, icraatlarına bakarak yorum yapabiliyoruz.
İçimizdeki bu dönmelerin oyunları bozmak için, önce bunların deşifre edilmesi önemlidir.
Sayıları o kadar çok ve geldikleri makamlar o kadar yüksek ki; bunları deşifre etmeye uzun çaba ve cesaret gerekir.
FAHRETTİN ALİŞAR
1963 yılında Konya'nın Derbent İlçesi'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Derbent ve Konya'da, yüksek öğrenimini G.Ü. Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. A.Ü.de lisansüstü eğitimini (mastırını) bitirdi. Yüksek lisans tezini "Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı" konusunda hazırladı.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 17 yıl öğretmenlik ve idarecilikten sonra, Başbakanlık Müşavirliği görevine atandı. 3 yıl Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yaptı. Daha sonra Başbakanlık ÖZİ'ye uzman olarak atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.
Mersin'de görev yaptığı yıllar; İçel halk kültürünün araştırılması ve yazılı hale getirilmesi amacıyla, bölgede derleme çalışmaları yaptı. Derlemelerini İçel Kültürü Dergisi, Erciyes Dergisi, Güneyde Kültür Dergisi, Millî Kültür Dergisi ve Millî Folklor Dergisi'nde yayınladı.
10 yıl süreyle Mersin'de, İçel Kültürü Dergisi'nin çıkarılmasına katkıda bulundu.
TRT GAP Televizyonu'na, KKTC Çocuk Oyunları ve İçel Çocuk Oyunları'nı hazırladı ve bu programların danışmanlığını yaptı.
Birçok dergi, bülten ve gazetede; halk bilimi, eğitim ve kamu sendikacılığı konularında araştırma ve makaleleri yayınlandı. Yine birçok yerel ve genel televizyonda bu konularda televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Ankara temsilcisidir.
Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesidir.
YAYINLANMIŞ ESERLERİ
· İçel Çocuk Folkloru
· KKTC Çocuk Folkloru
· DERBENT
· ÇİĞİL TÜRKLERİ ve AŞAĞIÇİĞİL
· Nefsimize Zor Gelen Yazılar
· Kamuda Görevde Yükselme Kitabı (GYS)
· Konya Çanakkale Şehitlerimiz
· Derbentli Şehitlerimiz
YAYINA HAZIR ESERLERİ
·Konya Yer Adları, Yerleşik Bulunan Oymak, Cemaat ve Aşiretler
·Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı (Tez Konusu)
falisar@mynet.com