KÜRESEL FON SAHİBİ YAHUDİ ŞİRKETLERİNE ARACI OLANLAR, BENİ TEMSİL EDEMEZLER.

KÜRESEL FON SAHİBİ YAHUDİ ŞİRKETLERİNE ARACI OLANLAR, BENİ TEMSİL EDEMEZLER.

Fahrettin ALİŞAR

falisar@mynet.com
Günümüzde dünyanın “referans para birimi” Amerikan Doları’dır. Yani dünyada yapılan alışverişlerde bu para baz olarak alınır. Ülkemizde ve sanayileşmiş Avrupa ülkelerinde ticaret, genellikle dolar baz alınarak yapılır.

Enerji alanında dışa bağımlı olan ülkeler; petrol ihtiyaçlarını petrol üreticisi ülkelerden, dolar karşılığı alırlar. Yani bu ülkelere dolar öderler. Çin’den veya başka bir ülkeden yaptıkları ithalatlarını, hep dolar üzerinden yaparlar.

Son yıllarda bu ticaret yavaş yavaş Euro’ya kaymaya başlamıştı. Ne oldu ise bundan sonra oldu. Amerika’yı Gizli bir el, Amerika’yı ciddi bir krizin eşiğine getiriverdi. Bu ülkede 19 banka battı. Batan en önemli banka “Lehman Brothers” oldu. Bu banka hariç, Amerika’da batan bankaların çoğu küçük çaplı bankalardır. Batan en büyük bankalar, Avrupa’daki bankalardır. Avrupa’daki dünya devi bankalar; ya battı, ya da batmanın eşiğine geldi. Avrupa devletleri; kasalarındaki paraları, son kuruşuna kadar bu bankalara aktararak ayakta tutmaya çalışıyor. Şu anda krizin merkezi Avrupa oldu.

İşin ilginç yanı; Amerika’da batan dünya devi “Lehman Brothers”, ticaretini Amerika’dan çok, Avrupa ile yapıyordu. Amerikan Devleti, bu şirketi kurtarmak için 1 dolar bile vermedi.

Kriz karşısında Avrupa, çaresiz ve aciz duruma düştü. Yani Euro’nun dolar karşısında yakaladığı yükseliş tirendi, hızla düşüşe geçti.

Amerika’nın krizden sonra yaptığı hamlelere bakılacak olursa; bu ülkedeki küresel fon sahibi Yahudi işadamları, bu krizi kendi çıkarlarına bir araç olarak çıkarmışa benziyor. Çünkü Dolar karşısında referans olarak alınmaya başlanılan Euro, referans olarak zayıflatıldı.

Bu krizle birlikte, dünya yeniden yönünü Dolar’a çevirmiş durumda.

Tam bu kriz esnasında Amerika; kendisine fırtınayı dindirecek bir de “lider” buldu. Bir dönem köle olarak kullandığı zenci ırk, bu defa kurtuluş sembolü oldu. Çok ilginçtir ama; bu sembolü, Amerikan halkından çok, dünya görüyor.

Bu kriz esnasında Amerika’nın Türkiye üzerine çevirdiği dolaplar bitmek bilmiyor. Çok uluslu şirketlerin kontrolünde bulunan IMF’yi, yine Türkiye’nin üstüne yolluyor.

2001 yılında Türkiye’de hiç yoktan kriz çıkaran küresel fon sahipleri, IMF aracılığı ile Türkiye’ye bir gecede 17 milyar dolar gönderdi.

Türkiye yıllardır IMF’den aldığı borçları ödüyor. Ama IMF doymuyor. Bugünlerde yine gündemde IMF var. Türkiye yine IMF’den borç para almaya zorlanıyor. Rakamın adı bile konulmuş durumda. 10 milyar dolar. Bu şu anlama geliyor. Türkiye bir 10-15 yıl daha Amerikan dolarına çalışacak.

Ülkemiz için en büyük tehlike, küresel fon sahiplerinin silâh olarak kullandıkları; cari açık, sıcak para ve borçlanmadır. Ülkemiz bu silâhla, adeta ekonomik ve siyasi ablukaya alınmış durumda.

Yahudilerin kontrolündeki çok uluslu sermaye şirketlerinin aracı olarak kullandığı IMF ve Dünya Bankasının yardımı ile kalkınan bir tek ülke mevcut değildir. Bu çok uluslu sermaye şirketleri; yıllardır ülkemizi “yolunmuş kaz” gibi yolmaktadır.

Hem küresel ekonomik krizdeki gelişmeler ve hem de ülkemizin IMF ile yaptığı görüşmelere bakacak olursak; Yahudilerin kontrolündeki çok uluslu şirketler, hem dünya ekonomisinin hem de Türk ekonomisinin geleceği ile ilgili yeni dolaplar çevirmektedir.

Küresel fon sahibi Yahudi şirketlerinin çevirdiği bu dolaplara aracılık edenler; Sen’i, Ben’i, O’nu kısacası Müslüman Türk insanını temsil edemez. Öyle ise bu oyunu Sen, Ben, O yani Müslüman Türk insanı bozmalıdır.

DERBENT’İN KAYBOLAN KÜLTÜRÜ, KÖY ODALARI.

DERBENT’İN KAYBOLAN KÜLTÜRÜ, KÖY ODALARI.

Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com


Köy Odaları; Ahî Kurumları’nın, tekkelerin, yaren odalarının devamı idi. Bu Odaların; oynadıkları sosyal-kültürel rol bakımından, tarihimizde unutulmaz yerleri vardır.
Bu köy odalarımızdan; Derbent’imizde, benim bildiğim, üç tane vardı. Bunlardan biri Hanönü’nde, diğerleri de Yukarı Mahalle ve Hacıahmed Mahallesi’inde idi.
Çocukluğumda bayramlarda; dedem, babam ve diğer aile büyüklerimle, evimizde anamın hazırladığı çeşit çeşit yemekleri, en yeni tabaklarla odaya götürürdük. Anamın oda için hazırladığı yemeklere, büyük özen göstermesi hep dikkatmii çekerdi.
Her yıl, hem Mübarek Ramazan Bayramı’nı, hem de Kurban Bayramı’nı mutlaka Derbent’te; anamın, babamın ve diğer aile büyüklerimin yanında geçiririm. Her bayram, mezarlıkları ziyaret ederim. Mezarlık ziyareti dönüşü, Hanönü’nden geçerken hemen gözlerim, burada bulunan “Köy Odası”na kayar. Çocukluğumda, yemek taşıdığım o günler, Köy Odası’nda olup bitenler aklıma gelir.
Köy Odası’nın girişi ayakkabılıktı. Sağda abdest alma yeri, su testisi, ıbrık ve el leğeni bulunurdu. Odunluk, üzerinde yatakların yığılı bulunduğu tahtalık hemen göze çarpardı. Derbent dokuması yer yastıkları, minderleri ve duvar seccadeleri odayı bir buket gibi süslerdi.
Döşeli bulunan ve sohbetlerin yapıldığı oda, üç sedirden oluşurdu. Karşı sedirde; yaşlılar, misafirler, hocalar ve köyün ileri gelenleri otururdu. Sol sedirde, orta yaşlılar oturur, çocuklar ve gençler sağ sedire yakın durur, sadece hizmet için iç tarafa geçerlerdi. Bu sağ sedirde bulunan çocuklar ve gençler, büyüklerine karşı asla saygıda kusur etmezlerdi.
Köy Odası’nda; dini sohbetler, güncel konular, askerlikte geçen savaş ve esaret anıları anlatılırdı. Dini ve millî destanları da çoğu Derbent çocuğu, Köy Odası’nda öğrenirdi.
İpek Yolu üzerinde bulunan Derbent Köy Odaları; eski kervansaraylarımız gibi, gelene-gidene açık, parasız, yatılı, yemekli mekânlardı. Derbent’e gelip de, misafir olmayan, ya da memnun ayrılmayan bir garibin yapacağı “olumsuz propaganda” Derbent için çok kötü bir reklâm olacağından, buna çok dikkat edilirdi. Bunu Derbent ileri gelenlerinin sözlerinden ve tembihlerinden çok net anlardık. Özellikle “Hacala”nın, geçen kervanlara, Derbent Köy Odası’nda yaptığı hizmetler; anılara, fıkralara konu olmuştur. (Hacala; Derbent’te yerleşik bulunan Alakır soyadlı sülâlenin 1800’lerdeki aile ileri gelenlerinden olup, Derbent Merkez Camii’nin yapımına öncülük eden hayırsever Derbentlidir.)
Cenaze defin işleminin yapıldığı akşam, her evden getirilen tabak tabak yemekler Köy Odası’na getirilir, cenaze yakınları bu Odalarda taziyeleri kabul ederdi. Burada okunan Kur’an-ı Kerim ve duaların ardından, maneviyat yüklü konuşmalar beni çok etkilerdi.
O günkü dayanışmamız maalesef yok olma ile karşı karşıya. Misafire hizmet, sofra serme, yemek yeme ve toplumda konuşma gibi millî hasletlerimizi öğreten, halk eğitim yerimiz olan, bu Köy Odaları’mız artık yok.
Köy Odalarımız yerine, tüm ülkemizde olduğu gibi, televizyonlardan gözünü ayırmayan bir halk ve gençliğimiz var. Kahve köşelerinde, sigara dumanı altında bomboş oturarak zaman öldüren, kötü alışkanlıklar kazanan insanlarımıza baktıkça içim sızlar. Bu manzarayı gören, benden izahını isteyen çocuklarıma, cevap verememenin sıkıntısını yaşarım.
Misafire hizmeti, sofra sermeyi, yemek yeme adabını ve toplumda konuşma gibi milli hasletlerimizi öğrendiğimiz, bir nevi halk eğitim yerimiz olan, “Köy Odaları”mız artık kayboldu.
Aslında kaybolan “Köy Odalarımız” değil, kaybolan “Derbent Kültürü”müz. Sigara dumanından uzak, büyüğe saygı, küçüğe sevgiyi öğreten, yemek yeme adabı ile toplumda konuşmayı belleten, milli hasletlerimizi kazanmamıza zemin hazırlayan Köy Odaları’mızı korumalıydık. Bu odaları yaşatmalıydık. Beceremedik.
Toplumsal danışma bilincinin yeniden kazanılması için, bunun gibi mekânlara ne kadar da çok ihtiyacımız var. Atalarımız bunu ne kadar da iyi düşünüp, böyle mekânlar oluşturmuşlar.
Derbent Kültürümüzün korunması ve yaşatılması adına, Köy Odalarımıza benzer mekânların oluşturulması için, başta Belediye Başkanımız olmak üzere, diğer yöneticilerimize çağrıda bulunuyorum. Lütfen böyle mekânlar oluşturun ve “Derbent Sıra Geceleri” adıyla, haftanın belirli bir gününü buna hazırlayın. Özellikle Derbent Gençliğini buraya çekin. Gençliği, sigara dumanı ile kaplı kahvehane köşelerinden kurtarın.
Derbent Köy Odaları gibi, Derbent Kültürü de kaybolup gitmesin.

OBAMA, KATI AMERİKAN ÇIKARLARINI AŞAMAZ.

OBAMA, KATI AMERİKAN ÇIKARLARINI AŞAMAZ. 

Fahrettin ALİŞAR

falisar@mynet.com  

     Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık yarışı nihayet dün bitti. İçimizdeki Amerikalılardan daha çok Amerikancı kesimin yorumları, oldukça düşündürücü!

      Neymiş? Obama, sözde Ermeni soykırımını tanıyacakmış, stratejik müttefikliğimize leke getirmezmiş? O bir kahramanmış? Müslüman bir aileden geliyormuş!  Kenya’da yoksul bir ailenin çocuğuymuş?

      İçimizdeki Amerikalılardan çok Amerikancılara söylenecek sözüm yok. Ama baltanın sapı bizden olanlara söylenecek sözüm çok.

      Baltanın sapı bizden olanlara diyorum ki; siz Barack Obama’yı bırakın, iki numaralı adamı olarak seçilen Delawere senatörü Joe Biden’e bakın! Çünkü gölge başkan Biden’dir.

      Joe Biden; tam bir Türkiye karşıtıdır. Rum-Yunan lobisinin en güçlü ismidir. Ermeni lobisiyle Türkiye’ye karşı birlikte çalışmaktadır. 1974’te Türkiye’ye silah ambargosu konulmasında en etkin rol oynayan senatörlerdendir.

      Biden; Irak’ın Bosna gibi bölünmesini, olmazsa beş federasyona ayrılmasını ısrarla savunan isimdir. Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından Türkiye’yi kınayan, 301. maddenin acilen kaldırılmasını savunan kişidir. Türkiye aleyhtarlığı fanatiklik ölçüsündedir.

      Amerika Birleşik Devletleri’nde, Obama ve Biden ile iş bitmez. Temsilciler Meclisi Başkanlığı’na Kaliforniya’dan Ermeni lobisinin desteğiyle seçilen Nancy Pelosi de sacayağının üçüncü ayağıdır. Pelosi Amerikan Yahudi lobisinin temsilcisidir.

      Pelosi yayınladığı bir makelede, 20 yıldır Ermeni lobisini desteklediğini, “soykırım tasarısının” geçmesi için elinden her geleni yaptığını belirtmiştir. Onun döneminde hazırlanan 30 maddelik bir “Ermeni Soykırımı Kararı” tasarısında sözde “Ermeni Soykırımı’nın 1915-1923 yıllarını kapsadığı, dolayısıyla Milli Mücadele yıllarını da buna dahil edilmesi gerektiği, 1.5 milyon Ermeni’nin öldürüldüğü, Doğu Anadolu’nun Ermenilere ait olduğu, 1918’den sonra kurulan Türk mahkemelerinin  de soykırımı kabul ettiği, dönemin ABD Büyükeliçisi Morgenthau, General Harbord ve Hitler’in de Ermeni soykırımını tanıdığı” iddiaları ile mesnetsiz ifadelere yer vermiştir.

      Pelosi, İsrail güdümlü, Barzani önderliğinde bir “Kürdistan Devleti” kurdurmayı, canı gönülden desteklemekte, bunu makalelerinde de açıkça belirtmektedir.

      Pelosi; dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı sayın Abdullah Gül’ün, Ermeni tasarısı ile ilgili girişimler için ABD’de bulunduğu sırada, ona randevu vermeyerek, düşmanlığını açıkça ortaya koymuştur.

      Peki Obama neyin nesidir?

      Obama; Hz. İsa’nın Birleşik Kilisesi’ne bağlı bir Protestandır. Dedesinin Müslüman olduğu, şimdilik söylentilerden ibarettir.

      Obama’nın en çok sevdiği filozof, Protestan dinbilimci Reinhold Niebuhr’dur.

      Obama’nın en çok sevdiği kitap İncil ve Nobel ödüllü Tony Morrison’dan “Song of Solomon”dur.

      Amerika’nın Dünyanın jandarmalığına soyunma stratejisinin en yaygın ve hızlı dönemlerdeyken, bu stratejiden dönmesi nasıl mümkün olabilecektir? Bu mümkün müdür?

      Elbette mümkün olmayacaktır.

     Afganistan, Irak, İran, Suriye ve Türkiye üzerinden başlatılan büyük plan; Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ne olacaktır? Elbette devam edecektir.

     Obama seçildikten sonra hemen eski söylemlerini yumuşatmaya başlamıştır. Seçim kampanyalarında “savaşa karşıyım” diyerek propaganda yapmış, seçimden sonra hemen “her savaşa karşı değilim” diyebilmiştir.

     Obama’daki bu gevşeme, katı Amerikan çıkarlarını aşamayacağının en açık göstergesidir.

     Türkiye için en önemlisi ise; Obama’nın Hamilton Planı’nı uygulamaya sokmak istemesidir. Hamilton Planı’na göre; Irak’taki Amerikan askerlerinin tamamı Kuzey Irak’a çekilerek, Barzani kontrolündeki bölgeye yerleştirilecektir. Bu plân Türkiye ve bölge ülkeler için tam bir felakettir.

FAHRETTİN ALİŞAR

FAHRETTİN ALİŞAR


1963 yılında Konya'nın Derbent İlçesi'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Derbent ve Konya'da, yüksek öğrenimini G.Ü. Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. A.Ü.de lisansüstü eğitimini (mastırını) bitirdi. Yüksek lisans tezini "Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı" konusunda hazırladı.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 17 yıl öğretmenlik ve idarecilikten sonra, Başbakanlık Müşavirliği görevine atandı. 3 yıl Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yaptı. Daha sonra Başbakanlık ÖZİ'ye uzman olarak atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.
Mersin'de görev yaptığı yıllar; İçel halk kültürünün araştırılması ve yazılı hale getirilmesi amacıyla, bölgede derleme çalışmaları yaptı. Derlemelerini İçel Kültürü Dergisi, Erciyes Dergisi, Güneyde Kültür Dergisi, Millî Kültür Dergisi ve Millî Folklor Dergisi'nde yayınladı.

10 yıl süreyle Mersin'de, İçel Kültürü Dergisi'nin çıkarılmasına katkıda bulundu.
TRT GAP Televizyonu'na, KKTC Çocuk Oyunları ve İçel Çocuk Oyunları'nı hazırladı ve bu programların danışmanlığını yaptı.
Birçok dergi, bülten ve gazetede; halk bilimi, eğitim ve kamu sendikacılığı konularında araştırma ve makaleleri yayınlandı. Yine birçok yerel ve genel televizyonda bu konularda televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Ankara temsilcisidir.
Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesidir.

YAYINLANMIŞ ESERLERİ

· İçel Çocuk Folkloru
· KKTC Çocuk Folkloru
· DERBENT
· ÇİĞİL TÜRKLERİ ve AŞAĞIÇİĞİL
· Nefsimize Zor Gelen Yazılar
· Kamuda Görevde Yükselme Kitabı (GYS)
· Konya Çanakkale Şehitlerimiz
· Derbentli Şehitlerimiz

YAYINA HAZIR ESERLERİ

·Konya Yer Adları, Yerleşik Bulunan Oymak, Cemaat ve Aşiretler
·Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı (Tez Konusu)

falisar@mynet.com