OBAMA DESTEKLİ SOROS DEVŞİRMELERİ

OBAMA DESTEKLİ SOROS DEVŞİRMELERİ


Fahrettin ALİŞAR



İran’da geçen Cuma günü seçimler yapıldı. Ahmedinecad oyların yüzde 65 ini alınca; ABD ve Almanya’nın başını çektiği Batı; “seçim sonuçlarını tanımayabiliriz” açıklamasını yaptı. ABD’de sürgünde yaşayan Devrik son İran Şahı’nın oğlu Rıza Pehlevi, CNN televizyonuna yaptığı açıklamada; “ABD’nin İran halkıyla dayanışma içinde olduğunu, sonuna kadar buna devam etmesi gerektiğini” söyledi. Rıza Pehlevi CNN’den İran halkına,“sivil itaatsizlik” çağrısı yaptı.

İran’daki seçim sürecinde; ABD’nin CIA’sı ile İsrail MOSSAD’ının çok yoğun bir çalışma yürüttüğü, seçim sonucundaki hayal kırıklığından iyice anlaşıldı.

Batı kamuoyuna, seçimi kaybeden Musavi’nin adı bile “Musevi” diye pazarlandı. Seçimden önce masa başı anketler üretildi. Seçimin galibinin “Musevi” olacağı dünya kamuoyuna yayıldı.

İran seçimleri sürecinde ve sonrasında Obama’nın gerçek yüzünü bir kez daha görme imkanı bulduk. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın, CIA’nın darbe planları ve provokasyonlarına rağmen, yeni dönem için tekrar seçilmesini hazmedemeyen Obama; Tahran ve büyük şehirlerdeki şiddet haberleri karşısında “sessiz” kalmayacaklarını, Musevi taraftarlarının ihanete uğradığını belirterek, İran konusunda taraf olduklarını açıkça söyleyiverdi.

ABD yandaşı sözüm’ona reformcuların İran’da, “turuncu devrim”e paralel olarak geliştirdikleri “yeşil devrim” diye tabir ettikleri plân, halen işletiliyor.

ABD ve Batı’dan fonlanarak, Ahmedinecad yönetimine karşı ayaklanan, büyük kentlerdeki iyi giyimli Sorosçu gençler; Obama destekli Soros’tan aldıkları yemlerin hakkını veriyor, asayişi bozmak adına provokatif gösterileri yayma planını başarı ile sürdürüyorlar.

Soros devşirmelerinin eylemleri; Tahran’dan sonra Meşhed, İsfahan ve Şiraz’da sürüyor. Bu devşirmelerin eylemlerinin, zengin kentlerde yoğunlaşması dikkat çekici!

Seçimi kaybeden Mir Hüseyin Musavi’nin ABD yandaşı olduğu da iyi açığa çıktı. Devrik Şah’ın oğlu Pehlevi ile birlikte, Batı’nın istediği “sivil itaatsizlik” çağrısına katılması, tam bir işbirliği göstergesi!

Bu seçimlerde İran halkı tuzağa düşmemiş, Batı’nın “demokrasi” palavrasına kanmamıştır. Turuncu devrim kuklalarına çok güzel bir tokat vurmuştur.

Batı için “demokrasi” değil, “çıkar” vardır. Irak’ta 2 milyon Müslüman, “çıkar” uğruna katledilmiş, Afganistan yine “çıkar” uğruna kan gölüne çevrilmiştir. Batı gerçekten fikir hürriyetine saygı gösterseydi, “sözde Ermeni soykırım” iddiaları ile ilgili olarak, Türkiye’yi jenositle suçlamazdı. Bu konuda belgeleri açıklayan tarihçilere, cezaevi yolunu göstermezdi.

Batı gerçekten hak ve adalet peşinde koşan bir medeniyetin sahibi olsaydı, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un devlet içinde devlet kurma talebi olan “ekümenik” patrikliği ve “Heybeliada Ruhban Okulu”nun açılması için Türkiye’ye baskı yapmaz, 30 bin kişinin katili cani Öcalan’ın üzerine titremezdi.

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın, yeniden seçilmesi; ABD ve AB’de endişe yaratmıştır. Kanada Dışişleri Bakanı Lawrence Cannon ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “seçim sonuçlarının İran halkının iradesini yansıtmadığını” açıklayarak, dolaylı olarak seçimi tanımadıklarını ima etmeleri ve bütün çabalarına rağmen başarısızlıklarının şaşkınlığını dışa vurmaları bunu ispatlar niteliktedir.

Avrupa Birliği de, huzursuzluğunu; dönem başkanlığını yürüten Çek Cumhuriyeti’nden yapılan yazılı açıklamada dile getirmiştir. Yazılı açıklamada; İran’daki seçimlerde usulsüzlük yapıldığı, İran’daki nükleer program ile ilgili endişelerinin devam ettiği vurgulanmıştır.

Dünya jandarmalığına soyunarak; Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ve Lübnan’da renkli devrimler yapan Soros ve yerli devşirmeleri, İran’da başarılı olamamışlardır. Bu aşamadan sonra ABD-AB-İsrail üçlüsünün planı; İran’da halk ayaklanmalarını desteklemek suretiyle, Ahmedinecad yönetimini etkisizleştirme sürecidir.

Son İran seçimleri de göstermiştir ki; boyalı-cilalı Obama’nın, Bush ile arasında hiçbir fark yoktur. Dünya jandarmalığına soyunan “ABD”de önemli olan Başkan değil, sistemdir ve bu sistem eskisi gibi dimdik ayaktadır. Ve Obama da, Bush gibi Soros kanalı ile “turuncu devrim” çalışmalarına son sürat devam etmektedir.

İran seçimlerinin, Batı ve onların içimizdeki devşirmeleri için, bir turnusol kâğıdı görevi gördüğünü, kim bilir kaçıncı kez ibretle seyrediyoruz.

SÖMÜRGENLER - Fahrettin ALİŞAR

SÖMÜRGENLER


Fahrettin ALİŞAR


Obama’nın Mısır’da yaptığı konuşmayı, bir tiyatro oyunu olarak nitelemek sanırım abartılı olmaz. Obama’nın Kahire’de, İslâm Dünyası’na “Selamünaleyküm!” demesi, salonda bulunanlar ve uzaktan izleyen birçok Müslüman tarafından “Aleykümselam!” karşılığını alması, tam bir tiyatro sahnesini hatırlatıyor.

Bunu başka nasıl yorumlayabiliriz ki?

Obama; Hz. İsa’nın Birleşik Kilisesi’ne bağlı bir Protestandır. En çok sevdiği filozof, Protestan dinbilimci Reinhold Niebuhr’dur. En çok sevdiği kitap İncil ve Nobel ödüllü Tony Morrison’dan “Song of Solomon”dur. Bunlar Obama’nın kimliği ile ilgili bilgiler!

Obama’nın kimliğini bir tarafa bırakıp, O’nun “ne dediğini” değil, “neden dediği” üzerinden yola çıkarak, bir durum değerlendirmesi yapalım.

Bir kere Obama’nın sarf ettiği sözlerin ardında ABD’nin birçok emeli saklı durmaktadır. İşte bu saklı emeller iyi tahlil edilmelidir.

ABD, SSCB’nin dağılmasından sonra, İslâm Dünyası’na karşı soğuk savaş başlatmıştır. İki kutuplu soğuk savaşın hüküm sürdüğü dünyada, dönemin iki kutbundan birisi olan SSCB’nin dağılma sürecinden sonra, bu mücadeleden çekilmiştir. Bunun üzerine ABD, soğuk savaşın yönünü ideolojik eksenden, medeniyet eksenine çekmiş, SSCB yerine de İslâm’ı koymuştur. Aynı anda devreye koyduğu; Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), Ilımlı İslâm Projesi, Medeniyetler İttifakı ve Dinlerarası Diyalog, ABD’nin İslâm Dünyasını küresel sisteme eklemleme projelerinden başka bir şey değildir!

Bush döneminde işgal edilen Irak ve Afganistan, demokratikleşme ve özgürleştirme hareketi yutturmacası ile yapılan bir askeri operasyondan ibarettir.

ABD’deki Yahudi Lobisi’nin ürettiği, “11 Eylül terörü” ortamı kullanılarak; “ya bizdensiniz ya da düşmansınız!” denilerek, İslâm Dünyası’na bir dayatma başlatıldı. Bush ağzındaki baklayı Beyazsaray’da çıkardı: “Haçlı Seferi Başlattım!”

Soros’un “kadife devrimleri” birbirini izledi. Amerikancı yönetimlerin iş başına gelmesi için, yeşil dolarlar havalarda uçuştu.

Bütün bunlara rağmen ABD için sonuç koskoca bir fiyasko oldu. ABD’nin soğuk savaş sonrası bu buyurucu, dikte ettirici, zorba anlayışı, dünya ile özellikle İslâm Dünyası ile karşı karşıya gelmesine neden oldu. Amerikan karşıtlığı tavan yaptı.

Derken Amerikan sistemi; boyalı, cilalı bir “Başkan” ortaya çıkardı. Onun adı Obama idi. Hem de isminin önünde “Hüseyin” olan bir Obama!

Hüseyin Obama önce Türkiye’yi ziyaret etti. “Ezan’a saygı” dedi. Sultanahmet Camii’ni ziyaret etti. İslâm Dünyası’na olumlu mesajlar verdi. Ardından bir başka İslâm Ülkesi olan Mısır’a gitti. Kahire’de “Selamünaleyküm!” dedi. “İslam, ABD’nin bir parçasıdır!” dedi. Daha da ileri gitti: “Hiçbir ülke, başka bir ülkeye zorla bir yönetim şeklini kabul ettiremez!” dedi.

Peki ama bunları neden söyledi?

1798 yılında, Mısır’ı işgal eden Napolyon şöyle demişti:

“-Ben Katolik geçinerek Vendee Savaşı’nı kazandım. Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim. Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam, Süleyman’ın tapınağını yeniden kurardım!”

İşte izlenen taktik budur. Obama da Napolyon’un izinden gitmektedir. Obama’yı boyalayıp cilalayın Yahudi Lobisi tarih dersini iyi çalışmıştır.

Bu sözleri sarf eden Napolyon da, Mısır’da “Selamünaleyküm!” diyen Obama da, emperyalist güçlerin birer siyasi figürleridir. Bugün ABD sistemi, boyalayıp, cilalayıp İslâm Dünyası’na gönderdiği Obama sayesinde, İslâm Ülkelerindeki sömürgesini daha rahat ve uzun vadeli devam ettirmeyi planlamaktadır.

Dünyadaki “sömürgenler”in; dünkü temsilcisi Napolyon idi, bugün de Obama’dır. Tarih geçmişten ders almak için okunmaz mı?

Napolyon 1798’de İskenderiye’de şöyle demişti:

“-Fransız ordusu bir emperyalist değil, bir kurtarıcıdır. Fransız Milleti, Müslümanların bir parçasıdır!”

Bugün Obama Mısır’da ne dedi:

“-İslâm, Amerika’nın değişmez bir parçasıdır!”

Bu iki söylem bize; dün ve bugünkü “sömürgenlerin” izlediği taktiğin aynı olduğunu göstermez mi?

Ülkemizde ve İslâm Ülkelerinde; bu sömürgenleri alkışlayanları ve bunlara methiyeler dizen yağdanlık kalemleri gördükçe, İslâm coğrafyasının neden kan ağladığını daha iyi anlıyorum!

AHLÂKI HARABE OLAN MİLLETİM - Fahrettin ALİŞAR

AHLÂKI HARABE OLAN MİLLETİM

Fahrettin ALİŞAR


Sade, abartıdan, cafcaftan ve yalandan uzak bir yaşantı sürdüren insanların, peşinden gittikleri lider pozisyonundaki insanlarda, bazı özellikler aramalıdırlar. Makamın, gücün, zenginliğin, nüfuzun oyununa gelerek şımaran insanları, kendi temsilcisi olarak görmek, büyük bir gafleti ifade eder. Gücün, zenginliğin ve nüfusun oyununa gelmemek ve şımarmamak, sade yaşamın, kâmil insan olmanın olmazsa olmazıdır.
Ne demek istediğimin daha iyi anlaşılması için, yaşanan bazı örneklerle konumuza devam edelim! Bu ülkede düğünler yapılıyor. Önemli makamlarda oturanların kızlarının düğününe binlerce kişi katılıyor. Sırf o makamda oturan kişinin kızı olduğu için bu düğüne katılıyorlar. Düğünde; gelin ve damada binlerle ifade edilen cumhuriyet altını, bilezik, künye, bileklik, kilolarca altın takılıyor. Merasimde yapılan ikramlarla, düğün adeta bir gösteriş, israf ve şatafata dönüştürülüyor.
Bu ve buna benzer yaşanan olaylar; peşinden gidilen lider pozisyonundaki insanların, dini ve geleneksel etkinliğinin nasıl da abartıldığını gösterir. Bir tek düğünde değil, her türlü sosyal ve dini etkinlikte, gösterişe ve şatafata çeviren bu elit insanların davranışları, neredeyse artık normal bir davranış, normal bir uygulama gibi görülmeye başlandı. Bu büyük bir tehlikedir.

Bu ülkede; lüks, gösteriş ve şatafat, imtiyazlı insanlar için, bir yaşam felsefesi haline gelmiştir. Gösteriş ve israf sosyal bir boyut kazanmıştır.



Bir yanda karnını günübirlik doyurmaya çalışan insanlar, diğer yanda ise lüks, gösteriş ve şatafat meraklısı imtiyazlı insanlar!
İslam Dini’nin; “israf etmeyiniz, yoksulu gözetiniz!” ilkeleri adeta unutulmuş.

Sadeliğin ve alçak gönüllüğün yaşandığı ilçeler, kasabalar, semtler neredeyse yok olmuş.

İsrafın, gösterişin, şatafatın yaygınlaştığı, bunu yaşam felsefesi haline getiren imtiyazlı insanların çoğaldığı bir toplumda, “ahlâki yoksulluk” da çoğalmış demektir.



Aristo’nun konu ile ilgili tespitine katılmamak mümkün değildir:
“-En bedbaht olan millet; kaleleri ayakta dururken, ahlâkı harabe olan millettir!”

Gösteriş ve şatafat bu bakımdan bireysel değil, toplumsal bir tahribattır. Ülkemizde yaşanan toplumsal tahribata, imtiyazlı insanların öncülük ettiğini söylemek, asla abartılı olmaz.

Gösteriş ve şatafatla mücadele etmek için önce; lüks, gösteriş ve şatafatı yaşam felsefesi haline getiren, imtiyazlı insanların peşini bırakmak lazımdır.

FAHRETTİN ALİŞAR

FAHRETTİN ALİŞAR


1963 yılında Konya'nın Derbent İlçesi'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Derbent ve Konya'da, yüksek öğrenimini G.Ü. Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. A.Ü.de lisansüstü eğitimini (mastırını) bitirdi. Yüksek lisans tezini "Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı" konusunda hazırladı.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 17 yıl öğretmenlik ve idarecilikten sonra, Başbakanlık Müşavirliği görevine atandı. 3 yıl Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yaptı. Daha sonra Başbakanlık ÖZİ'ye uzman olarak atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.
Mersin'de görev yaptığı yıllar; İçel halk kültürünün araştırılması ve yazılı hale getirilmesi amacıyla, bölgede derleme çalışmaları yaptı. Derlemelerini İçel Kültürü Dergisi, Erciyes Dergisi, Güneyde Kültür Dergisi, Millî Kültür Dergisi ve Millî Folklor Dergisi'nde yayınladı.

10 yıl süreyle Mersin'de, İçel Kültürü Dergisi'nin çıkarılmasına katkıda bulundu.
TRT GAP Televizyonu'na, KKTC Çocuk Oyunları ve İçel Çocuk Oyunları'nı hazırladı ve bu programların danışmanlığını yaptı.
Birçok dergi, bülten ve gazetede; halk bilimi, eğitim ve kamu sendikacılığı konularında araştırma ve makaleleri yayınlandı. Yine birçok yerel ve genel televizyonda bu konularda televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Ankara temsilcisidir.
Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesidir.

YAYINLANMIŞ ESERLERİ

· İçel Çocuk Folkloru
· KKTC Çocuk Folkloru
· DERBENT
· ÇİĞİL TÜRKLERİ ve AŞAĞIÇİĞİL
· Nefsimize Zor Gelen Yazılar
· Kamuda Görevde Yükselme Kitabı (GYS)
· Konya Çanakkale Şehitlerimiz
· Derbentli Şehitlerimiz

YAYINA HAZIR ESERLERİ

·Konya Yer Adları, Yerleşik Bulunan Oymak, Cemaat ve Aşiretler
·Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı (Tez Konusu)

falisar@mynet.com