HASBİHAL - Fahrettin ALİŞAR

HASBİHAL
Fahrettin ALİŞAR


Maziyi düşünmek, Yesevi Ocaklarından yetişmiş derviş-gazilerin bölük bölük Anadolu’ya yayılışlarını gözümüzde canlandırmak! Saygılı, huzurlu, güvenli, kararlı, kanaatkar ve Yaradan’a teslim olmuş insanların fevç fevç “uç”lara akışını düşünmek! Anadolu ortalarında kök salan çınarın hayat damarlarına verilen “su” olmak!

Bütün bunları düşünürken, ülkemizdeki gerçeklerle yüzleşmek! Batının her türlü moda rüzgarıyla derhal yön değiştiren, ayıplarını, manasızlıklarını, kötülüklerini büyük bir aşağılık duygusu içinde hemen kabullenip benimseyen; tembel, kabiliyetsiz, para düşkünü, taklitçi, her türlü ananenin düşmanı, gürültücü, kendi kendiyle kavgalı, dedikodu ve gıybet hastası bir güruh görüntüsü içinde yaşanan bir ülkeye dönüşmek!

Uğradığımız bozgunlar; bize kaybettiğimiz realite duygusunu verecek midir? İyimserlik güzeldir ama; kötüyü inkar etmemek ve gerçeğe gözlerimizi kapamamak şartıyla! Çünkü “kötüyü” inkar etmek, onunla mücadele etmeyi önler. Daima “iyilik rehaveti” içinde bulunmak, gayreti tüketir. Aksine hayatı açık ve net olarak görmek, insanları harekete geçirir. İnsanlar ancak yere düştüklerini fark ederlerse, ayağa kalkma cehdini gösterirler. Bu itibarla daima iyimser olmakla birlikte, önce kendimizden başlayarak; inananların birbiriyle ve düzenle olan ilişkilerindeki hata ve eksiklikleri açıkça tenkit ve tahlil etmekten çekinmemeliyiz.

İnsandaki ruhi şahsiyetin olgunlaştırdığı fedakarlık duygusu zayıfladığı zaman, içtimai şahsiyetin beslediği mevki ve makam hırsı, derhal pusudan çıkar ve insanı esareti altına alır. Onu kah küçük hesapların peşinden koşturarak, kah hak ve hakikatleri çiğneyerek kendisine saadet sarayları inşa etmeye çalışan fahiş kazançların çılgını haline koyar. Kah büyük kalabalıklar arasında azamet ve alkışlarla geçmenin sevdalısı olarak siyaset ihtirası peşinde yürütür. İnsanı, insan olmaktan çıkarmaya kabiliyetli hırslar hayata hakim olurlar. Kalabalıkların toplandığı yerlerde alkışlanarak daha da azdırılan işte bu hırslardır.

Büyük işler başarmış bir Milletin mensubu olmanın heyecanı ile şuna veya buna benzemenin değil, kendi kendine benzemenin ve kendi kendini aşmanın şuuruna sahip olmalıyız.

Başarı, hareketsizlikte ve kolaycılıkta değil; Hakka dayalı kuvvete, hedefleri belli ve sürekli çalışmada, kendini inançları içinde eritecek yüksek bir mücadele azminde saklıdır.

Dava; boş gurur ve hırsların tatmini için yapılan bir koşturmaca değil, içtimai, iktisadi, siyasi ve beşeri hayatımızı, Hak’ka uydurma davası olmalıdır. Her türlü gündelik endişelerden uzaklarda, çalışan sanki hayatımızın maverasında hazırlıklarını yapan bir hareket ordusunun fikir fedaileri ancak bu davayı başarabilirler.

Yesevilerin, Yunusların, Mevlanaların yaptığı gibi; küçük iman ocaklarından, çıralar tutuşturulup, Anadolu’da yeniden beyinler ve gönüller canlandırılmalıdır.

Bizi Malazgirt’te galip getiren yüksek seciye ve ruh üstünlüğü, Anadolu’daki bin yıllık tarihimizde yaşamaya devam etti. Bu ruh; Sakarya kıyılarında milletimize direnç verdi ve adı “Kuvay-ı Milliye” oldu. Bu ruh, her türlü olumsuzluğa rağmen; Milletimizi özüne ve inançlarına yabancı bir avuç seçkin karşısında, 86 yıl boyunca dipdiri ayakta tuttu.

Bu ruhu yeniçağa taşımak ve bu ruhun küllenen alevini tutuşturmak için saf tutun! Gelecek, bu ruhu yaşayan ve yaşatanların olacaktır.

ÇİN’İN UYGULADIĞI İŞKENCE TÜRLERİ - Fahrettin ALİŞAR

ÇİN’İN UYGULADIĞI İŞKENCE TÜRLERİ

Fahrettin ALİŞAR

Mersin’de bir sivil toplum kuruluşunun başkanlığını yaptığım 1995 yılında, bir konferans organize etmiştim. Konferansın konusu “Doğu Türkistan”, konuşmacı ise Doğu Türkistan Vakfı Başkanı Sayın M. Rıza Bekin idi. Emekli Tuğgeneral olan M. Rıza Bekin Paşa’nın ilerlemiş yaşına rağmen, mücadeleci ruhu gençlere örnek olacak özelliğe sahipti.

M.Rıza Bekin Paşa’dan bizzat Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı asimilasyon politikalarını uzun uzun dinledim. Müslüman Uygur Türkü’ne; dini inançları, örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri konusunda Çin’in yaptığı baskıları, tüylerim ürpererek dinledim. Türkçe konuşmanın, evlerde Kur’an-ı Kerim bulundurmanın, ezbere de olsa Kur’an okumanın yasak olduğunu, bunu yapanların nasıl cezalandırıldığını dinledikçe, manevi dünyamda tarifi zor hislere kapıldım.

Doğu Türkistan Vakfı M.Rıza Bekin geçenlerde bir rapor yayınladı. Bu raporda; ibadet yasağı, Türk bilim adamlarına yapılan engellemeler, asimilasyon politikaları, ekonomik baskılar gibi konulara yer veriliyor.

M.Rıza Bekin’in anlattığı en önemli konulardan biri de Uygun Türkleri’ne yapılan işkence türleri. Çin’in yaptığı “işkence türleri”ni mutlaka her insanımızın bilmesinde fayda vardır.

Kızıl Çin’in Uygur Türklerine yaptığı işkence türleri:

1. Tarlaya Bakmak: Toprak sahibi Müslüman Türkleri, kendi tarlasındaki bir ağaca baş aşağı asmak suretiyle öldürmektir. Bu öldürüş usulüne, “zamanında doyamadığı topraklara, baka baka ölsün” anlamında bu isim verilmiştir. Asılan kişi nefesinin kesileceği anda yere indirilir, ayıltılır ve gözünü açtıktan sonra, “çabuk öldüğün takdirde toprağına kâfi derecede bakamazsın. Doya doya bakarak öl” denir ve ipi çekilerek işkenceye devam edilir.
2. Suya Doyurma: Bazı arazi sahiplerini çuvallara sokup, nehirlere atıp, boğularak ölmelerini sağlamak suretiyle yapılan bir işkence türüdür.
3. Toprağı Kucaklamak: Toprak sahiplerini kendi atlarının kuyruğuna bağlayıp üzerine bir şikâyetçiyi bindirmek suretiyle hayvanı tarlalarda hızla koşturarak öldürmek.

4. Müsavi Taksimi: Mahkumların bir ayağını bir öküze, diğer ayağını ikinci bir öküze bağlayıp bu hayvanları aksi istikamete koşturup mahkumu parçalamak suretiyle yapılan işkencenin adıdır.
5. Kolay Doğum: Toprak sahibi hamile kadınları sırt üstü yatırıp, üzerine birisi veya bizzat kocasını çıkarıp, çiğnetmek suretiyle öldürmekte kullanılan işkence türüdür.

6. Soğuk Depo: Mahkûmları ağır şekilde döverek yarı ölü hale getirdikten sonra kara gömüp öldürmenin adıdır.

7. Kendi Kendine Defin: Mahkûma kendi mezarını kazdırdıktan sonra o çukura sokarak, diğer mahkuma üzerine toprak attırarak diri diri gömerek ölüme terk etme türüdür. M.Rıza Bekin’in anlattığına göre; rahmetli Alptekin bu konu ile ilgili şöyle derdi: “Bu faciaya şahit olan halktan ve mahkûmların aile efradından birçok adam çıldırdı. Birçok kişinin dilleri tutuldu.”

Çin’in yaptığı işkence türleri elbette bunlarla sınırlı değil. Biz size ancak; canlı şahidi olan, halen yaşayan, Uygur Türklerinin ileri gelenlerinden kahraman M.Rıza Bekin’in anlattıklarını aktarabildik. Yani Çin işkenceleri sadece, televizyonlarda izlediğiniz Cuma yasağı, çivili sopalarla dayaktan ibaret değildir.

Doğu Türkistan ile birlikte bugün; Bosna’da, Afganistan’da, Irak’ta, Çeçenistan’da, Karabağ’da, Kıbrıs’ta olup biten işkenceleri kaçımız, ne kadarını biliyor? Katledilen Müslüman ise, Türk ise, seyircisi aynıdır. Yapan aynıdır. Bunlar; AB(D), Rusya, Çin ve onların güdümündeki maşa ülkelerdir.

Bir düşünürümüzün dediği gibi: “ABD’si, Rus’u, Avrupalısı, Türk ve Müslüman’ın nîmetlerini paylaşmada ‘hasım’, Türk ve Müslüman’ı katletmede ‘hısım’ oluveriyorlar.

Öyle ise; bu hasım ve hısımlara karşı, inanların saf tutması ne zaman gerçekleşir ise, kurtuluş o zaman olacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın!

FAHRETTİN ALİŞAR

FAHRETTİN ALİŞAR


1963 yılında Konya'nın Derbent İlçesi'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Derbent ve Konya'da, yüksek öğrenimini G.Ü. Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. A.Ü.de lisansüstü eğitimini (mastırını) bitirdi. Yüksek lisans tezini "Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı" konusunda hazırladı.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 17 yıl öğretmenlik ve idarecilikten sonra, Başbakanlık Müşavirliği görevine atandı. 3 yıl Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yaptı. Daha sonra Başbakanlık ÖZİ'ye uzman olarak atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.
Mersin'de görev yaptığı yıllar; İçel halk kültürünün araştırılması ve yazılı hale getirilmesi amacıyla, bölgede derleme çalışmaları yaptı. Derlemelerini İçel Kültürü Dergisi, Erciyes Dergisi, Güneyde Kültür Dergisi, Millî Kültür Dergisi ve Millî Folklor Dergisi'nde yayınladı.

10 yıl süreyle Mersin'de, İçel Kültürü Dergisi'nin çıkarılmasına katkıda bulundu.
TRT GAP Televizyonu'na, KKTC Çocuk Oyunları ve İçel Çocuk Oyunları'nı hazırladı ve bu programların danışmanlığını yaptı.
Birçok dergi, bülten ve gazetede; halk bilimi, eğitim ve kamu sendikacılığı konularında araştırma ve makaleleri yayınlandı. Yine birçok yerel ve genel televizyonda bu konularda televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Ankara temsilcisidir.
Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesidir.

YAYINLANMIŞ ESERLERİ

· İçel Çocuk Folkloru
· KKTC Çocuk Folkloru
· DERBENT
· ÇİĞİL TÜRKLERİ ve AŞAĞIÇİĞİL
· Nefsimize Zor Gelen Yazılar
· Kamuda Görevde Yükselme Kitabı (GYS)
· Konya Çanakkale Şehitlerimiz
· Derbentli Şehitlerimiz

YAYINA HAZIR ESERLERİ

·Konya Yer Adları, Yerleşik Bulunan Oymak, Cemaat ve Aşiretler
·Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı (Tez Konusu)

falisar@mynet.com