İSRAİL TERÖR ÖRGÜTÜ - Fahrettin ALİŞAR

İSRAİL TERÖR ÖRGÜTÜ

Fahrettin ALİŞAR

Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanları, Ilımlı İslâm (?) Projesi’nin Amerikan ve Türkiye Temsilcileri!

Öncelikle sizlere sesleniyorum! İsrail bir “devlet” değil, bir “terör örgütü”dür. Hem de dünyanın en acımasız, Müslüman kanından beslenen, en cani terör örgütü.

Bu terör örgütü; Filistinli Müslüman kanından beslenmektedir. Bu örgüte; uçak fabrikası, tank fabrikası, silâh fabrikası kuran, küresel Yahudi finans sektörüdür. Bu sektör hâlâ da bu terör örgütüne oluk oluk para akıtmakta, oluk oluk Müslüman kanı içirmektedir.

İsrail terör örgütü; Filistinli çocukların kolunu, dünyaya göstere göstere, vura vura kırdı. Filistinli çocuğa babasının kucağında kurşun yağdırdı. İşkence yaparak öldürdü. Filistinli gençlere soykırım uyguladı. Kimini katletti, kimini cezaevlerine doldurdu. Büsbütün Filistin’i bir cezaevine çevirdi. Yetmedi, şimdi de camileri, hastaneleri, evleri yerle bir ediyor.

Yani acımasız, cani bir “terör örgütü”nden bekleneni yapıyor.

Bu terör örgütü; 1948 yılından beri bunu hep yapıyor. Müslüman kanı içerek kendini besliyor.

Bu örgütün yaptıklarını; Amerika Birleşik Devletleri alkışlıyor, Müslüman Ülkeleri izliyor, Avrupa Birliği izliyor, Birleşmiş Milletler izliyor. Sanki sinemadalar. Bir macera filmi izler gibi izliyorlar.

“Barış görüşmeleri” imiş, “diyalog” imiş!

Ne barışı, ne görüşmesi, ne diyalogu? Terör örgütü ile görüşme mi yapılır? Terör örgütü ile diyalog mu kurulur? Terör örgütü ile onun anladığı dilden konuşulur!

İsrail terör örgütünün Filistin’de yaptığı son soykırım girişimi; içimizdeki BOP’çuların, Ilımlı İslâm (?) Projesi temsilcilerinin yüzüne vurulan, çok ağır bir tokattır. İnşallah bu tokatın tesir ile uyanırlar.

Bunlar ne diyordu? “ABD güçlüdür, İsrail’in arkasında da ABD ve Batı vardır. Bunlar kendilerine karşı duranı, yerle yeksan edecek güce sahiptir, bunların gücüne ulaşmadan onlarla diyalog yolunu seçelim, barış içinde olalım!”

Oysa hakikat bu mu?

Uzaklara gitmeyelim, çok yakın tarihimize bir göz atalım! Biz Anadolu’dan; İtalyanları, İngilizleri, Fransızları, Yunanlıları bu düşünce ile mi attık? Antep’i “Gazi” yapan, Maraş’ı “Kahraman” yapan, Urfa’yı “Şanlı” yapan bu düşünce mi?

Sizin yenilmez gözüyle yaptığınız, Amerika’nın beslediği terör örgütü İsrail’i, 2 yıl önce Lübnan’da perişan eden, Lübnan Hizbullah’ı değil mi? Hem de üç-beş bin kişilik bir kuvveti ile.

Güçten ürkülmez. Müslüman düşmanın gücünden ürkmez. Gerçek gücün iman olduğunu bilir.

İsrail terör örgütü karşısında; barış, diyalog palavraları ile halkı uyutmanın, oyalamanın hiçbir manası yoktur. Bizi mahveden, bu terör örgütüne nefes aldıran ve rahatlatan, bu kafalardır.

Papa 2. Jean Paul’un ölümü sebebiyle, 8 Nisan 2004 Cuma günü, Türkiye’de bayrakları yarıya indirtenlere soruyorum!

Bugün İsrail terör örgütünün, Filistin’de yaptığı “soykırım” karşısında, bayraklarımızı yarıya indirebilir musunuz? Yoksa çok güçlü gördüğünüz ABD’li, İsrail’li teröristlerden mi korkuyorsunuz?

Siz Akif’in, “Bir hilâl uğruna Ya Rab! Ne güneşler batıyor” dediği ayyıldızlı bayrağı, bir Papa’nın ölümünde boynu bükük koydunuz! Unutur muyum? Unutmam, unutturmam!...

Amerika başta olmak üzere, dünyada bir tek Hıristiyan Ülkesi, hiçbir Müslüman büyüğünün ölümü dolayısıyla bayrağını bir milim aşağıya çekmez. Bugüne kadar çekti mi?

“İsrail terör örgütü” ile mücadele etmek için; bütün İslâm Ülkeleri’nin, önce emperyalist güçlerin işbirlikçisi olan yöneticilerinden, BOP’çulardan, Ilımlı İslâm Projesi(?) savunucusu diyalogculardan, kurtulması lâzımdır. Bunlardan kurtulup, “gerçek gücün, iman olduğunu” bilen, yöneticileri seçtiğimiz an, mesele kökünden halledilecektir.

ARÛS’LA, ARÛZ’U KARIŞTIRANLAR - Fahrettin ALİŞAR

ARÛS’LA, ARÛZ’U KARIŞTIRANLAR

Fahrettin ALİŞAR

Konya’da yapılan “şeb-î arûs” etkinlikleri, bu yıl diğer yıllardan farklı olarak, bir haftadan on yedi güne çıkarıldı. Ankara’dan takip edebildiğim kadarıyla etkinlikler; sema gösterileri, toplantılar, törenler ile devam ediyor.

Nicelik itibarı ile bir şeylerin yapıldığını, bunu takdir ettiğimizi söyleyebilirim. Ancak nitelik açısından aynı şeyleri söylemem çok zor!

Her yıl yapılan “şeb-î arûs” etkinliklerinin yapıldığı hafta, Mevlânâ’nın şu sözlerini hatırlatmamız lâzımdır:

“-Herkes, kendi anlayışına göre bana dost oldu,

İçimdeki sırları araştırmadı.

Benim sırrım feryadımdan uzak değil.

Lakin her gözümde onu görecek nur,

Her kulakta onu duyacak kudret yoktur.”

Gerçekten de günümüz insanları, Mevlânâ’yı kendi anlayışına göre değerlendiriyor. Kendi anlayışına göre O’nda hoşuna giden yönler bularak, Hz. Mevlânâ’yı seviyor. Çok önemli olan Mevlânâ’nın sırrını araştırmıyor. Niçin feryat ettiğini incelemiyor.

Bazı okuyucularım bana kızacak ama açıkça bazı gerçekleri söylemek istiyorum!

Bazı siyasilerimiz Mevlânâ’yı seviyor, çünkü kendi zannınca dost bildiği bir şahsiyeti tebcil etmek O’na siyasi bir avantaj sağlıyor!

Bazı esnafımız Mevlânâ’yı seviyor, çünkü ihtifaller dolayısıyla beş-on kuruş para kazanıyor!

Bazı akademisyenlerimiz Mevlânâ’yı seviyor, çünkü kendi fikirlerini cilalayıp sunuyor!

Yani zanlarınca Mevlânâ’nın düşüncelerinden destek alıyorlar.
Mevlânâ’yı anma toplantılarında beni en çok rahatsız eden ifade; “inanç turizmi” tabiridir! Ne demek inanç turizmi? İnancın turizmi olur mu? Bana göre bunun adı; “inanç ticareti”dir.

Biz çok iyi biliyoruz ki; “inanç” söz konusu olduğu zaman, para-pul, makam-mevki gibi dünyalıkları çağrıştıracak kelime ve hareketlerden uzak durulmalıdır.
Bu yıl yapılan “şeb-î arûs” törenleri çerçevesinde gerçekleştirilen, Fransız profesör Eva De Vitray Meyerovitch’in mezarının, Paris’ten Konya’ya nakil işlemini onaylamadığımı belirtmek istiyorum. Müslüman olan ve 1999 yılında vefat eden Fransız profesör; Mevlânâ’nın gölgesine defnedilmesini vasiyet etmiş olabilir. O’nun mezarını Üçler Mezarlığı’na defnetmektense, Paris’teki mezarının üzerine bir “kubbe” yaptırmak, daha akılcı olmaz mıydı? Mevlânâ diyarından kilometrelerce uzakta bir Mevlânâ aşığı abidesi dikmek daha iyi olmaz mıydı? Atalarımız “taş yerinde ağırdır” diye boşuna mı söylemişler?

Ankara’ya ziyaretime gelen bir dostum; “törenlere niye katılmadığımı” soruyor! Bu sorulara, şair ne güzel cevap veriyor:

“-Törenlerde niye yoksunuz diye bize darılma ey Pîr,

Arûs’la, Arûz’u karıştıranlardan, kalmadı bize yer!”

BOMBA(Y)’IN PERDE ARKASI - Fahrettin ALİŞAR

BOMBA(Y)’IN PERDE ARKASI
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com

Geçen hafta Hindistan-Bombay’da, çok ilginç bir olay yaşandı. Hıristiyan ve Yahudi ağırlıklı turistlerin kaldığı ünlü bir otel; korsanlarca basıldı, içeridekilerin çoğu rehin alındı. Dünya kamuoyu; buradaki silah seslerini, patlamaları, öldürülenleri kare kare televizyon kanallarından izledi.
Neden Hindistan? Neden Hıristiyan ve Yahudi turistler? Bu olayı tertipleyen güç ya da güçler neyi amaçlıyor?
ABD Pakistan’a müdahale ederek yerleşmek istiyor. Bunun için de gerekçeler oluşturmaya çalışıyor.
Hindistan Bombay’da eylem düzenleyen korsanlar Müslüman. Bu tür olaylarda eylemciler; ideallerine hizmet ettiğini zannederken, kendi ülkelerine müdahaleyi davet eden konuma düşerler. Tabiri caiz ise, “sürüye kurt çağırdıklarının” farkında bile olamazlar. Bu coğrafya bu ve buna benzer binlerce olaya şahitlik etti.
Bu olayla birlikte; ABD’nin Pakistan’ı işgal etmesi için, açıkça çağrıda bulunan çevreler oldu.
CIA, MOSSAD, MI6’nın adamı, El Kaide örgütünün iki numaralı ismi Eymen El Zevahiri, kendisine verilen rolü çok iyi oynuyor. ABD Başkanı Bush(t)’a şöyle sesleniyor:
“-Sana meydan okuyorum. Erkeksen, tüm Amerikan ordusunu Pakistan’a gönder!”
Yani tahrik ediyor. Davetiye çıkarıyor.
Hindistan Başbakanı Manmohan Singh de benzer ifadeleri kullanıyor:
“-Hindistan’daki saldırıları düzenleyen terörist gruplar, Hindistan’ın komşu ülkesinde yerleşik durumdadır!”
Yani Pakistan’ı işaret ediyor.
Pakistan Savunma Bakanı Ahmed Muhtar, altını çize çize iddiaları yalanlıyor. Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari, Hindistan’da iktidardaki Kongre Partisi’nin lideri Sonya Gandi’yi telefonla arayarak, terör saldırılarını kınadığını bildiriyor.
Tekrar sorduğumuz sorunun cevabına dönecek olursak; ABD, ikinci 11 Eylül oluşturarak, Pakistan’ı işgal etmek istiyor.
Çoğu strateji uzmanlarına göre; 2009 yılında ABD’de, küçüklü büyüklü nükleer bombalar patlatılacak, adres olarak Pakistan gösterilecek ve ABD Pakistan’ı işgal edecek!
Çünkü ABD’nin izlediği dünya politikasına göre; Hindistan ve Pakistan asla anlaştırılmamalı!
Saldırı öncesi Hindistan ve Pakistan’ın birbirlerine gönderdiği dostluk mesajları, ABD’nin gizli yöneticilerini panikletmeye yetmiştir.
ABD Polonya’ya füze kalkanı kuruyor, Karadeniz’e savaş gemisi gönderiyor. Buna karşılık Rusya, Venezuella’ya dev bir savaş gemisi gönderiyor. Rusya Devlet Başkanı Medvedev, Küba’da Güney Amerika liderlerine:
“-Rekabetten korkmayın, yalnız değilsiniz, kavgaya cesaretle girmeliyiz!” diyerek cesaret veriyor.
Sözün özü; dünya coğrafyası bir satranç tahtasından ibaret! Şimdilik ABD ve kısmen Rusya piyonlarını kullanıyor!
Bu satranç tahtasında Türkiye ne yapıyor? Milli direnç gücünü zayıflatıcı, istihbarat birimlerini birbirine düşürücü eylemlerle güçsüzleştiriliyor ve en yakın dostu Pakistan’a oynanan oyunları izliyor, bu oyunların aslında kendisine oynandığının farkına varamıyor!

FAHRETTİN ALİŞAR

FAHRETTİN ALİŞAR


1963 yılında Konya'nın Derbent İlçesi'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Derbent ve Konya'da, yüksek öğrenimini G.Ü. Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. A.Ü.de lisansüstü eğitimini (mastırını) bitirdi. Yüksek lisans tezini "Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı" konusunda hazırladı.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 17 yıl öğretmenlik ve idarecilikten sonra, Başbakanlık Müşavirliği görevine atandı. 3 yıl Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yaptı. Daha sonra Başbakanlık ÖZİ'ye uzman olarak atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.
Mersin'de görev yaptığı yıllar; İçel halk kültürünün araştırılması ve yazılı hale getirilmesi amacıyla, bölgede derleme çalışmaları yaptı. Derlemelerini İçel Kültürü Dergisi, Erciyes Dergisi, Güneyde Kültür Dergisi, Millî Kültür Dergisi ve Millî Folklor Dergisi'nde yayınladı.

10 yıl süreyle Mersin'de, İçel Kültürü Dergisi'nin çıkarılmasına katkıda bulundu.
TRT GAP Televizyonu'na, KKTC Çocuk Oyunları ve İçel Çocuk Oyunları'nı hazırladı ve bu programların danışmanlığını yaptı.
Birçok dergi, bülten ve gazetede; halk bilimi, eğitim ve kamu sendikacılığı konularında araştırma ve makaleleri yayınlandı. Yine birçok yerel ve genel televizyonda bu konularda televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Ankara temsilcisidir.
Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesidir.

YAYINLANMIŞ ESERLERİ

· İçel Çocuk Folkloru
· KKTC Çocuk Folkloru
· DERBENT
· ÇİĞİL TÜRKLERİ ve AŞAĞIÇİĞİL
· Nefsimize Zor Gelen Yazılar
· Kamuda Görevde Yükselme Kitabı (GYS)
· Konya Çanakkale Şehitlerimiz
· Derbentli Şehitlerimiz

YAYINA HAZIR ESERLERİ

·Konya Yer Adları, Yerleşik Bulunan Oymak, Cemaat ve Aşiretler
·Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı (Tez Konusu)

falisar@mynet.com