AB(D) GÜDÜMLÜ RİFAİLER
Fahrettin ALİŞAR
Türkiye’nin TAI gibi bir tesisi var ama kendi uçağını yapamıyor. Niyetleniyor ancak son anda jet ve helikopter üretiminden vazgeçiyor ve satın alma yoluna gidiyor. TAI kendi adına uçak üretemiyor. Hava ve deniz sahalarını kontrol edemeyen ülkeler asla kara sınırlarını koruyamaz.
Bugün Mehmetçiğin elinde bulunan G-3 Alman, M-16 ABD patentli. G-3’leri MKE’de üretiyor olmamız, dilediğimiz gibi kullanabileceğimi ve başka ülkelere satabileceğimiz anlamına gelmiyor. Kıbrıs Barış Hareketı’nda Amerika; “Benim silahlarımı kullanamasın!” demedi mi?
Dünyada ortama 5 trilyon dolarlık dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 16’sı silah sektöründe dönmektedir.
Silah holdinglerinde 200 milyar dolar hediye alan Bush yönetimi; ülkesindeki silah şirketlerinin cirosunu artırmak için milli güvenlik adına uluslar arası alanda kendisine sürekli yeni düşmanlar aradı.
ABD 2002 yılında 334,5 milyar dolar olan savunma bütçesini, 2006 yılında 800 milyar dolara yükseltti. Bizim TAI’deki ortak olan Lockheed Martin’in bu pastadan aldığı pay, 200 milyar dolardır.
Ata yadigârı olan, İstanbul surlarını yıkan devasa “şahin topları”nı üreten bir gelenekle kurulan, “Tophane-i Amire’den Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna” kadar olan süreçte, silâh sanayimizin hali içler acısıdır.
Yerli üretim “Mehmetçik-1” tüfeğimiz, kısmet olursa birkaç yıl içerisinde silâh envanterimize girecek. NATO standartlarında hafif silah üreten MKE çarkları, kısmet olursa ilk defa bir yerli üretim için dönecek. Bu çarklar yıllardır yabancı patentler için döndü.
Türkiye’de savunma sanayi alanında yaşanan olayları iyi tahlil etmek gerekir. Dün oynanan oyunlar, bugün de devam etmektedir. Konu ile ilgili olarak iki örnek verelim.
Enver Paşa’nın bir kardeşi Nuri Killigil; Kafkas İslâm Ordusu Komutanı idi. Bu değerli komutanın tarihteki yaşadığı olay ibret vericidir. Killigil; 1938 yılında Almanya’dan Türkiye’ye döner ve silâh sanayi alanında arayışlara girer. Sütlüce’de Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde bir silâh fabrikası kurar. Kurduğu bu silâh fabrikası 1949 yılında büyük bir patlamayla havaya uçar. Bu patlamada Killigil ve 27 arkadaşı feci bir şekilde hayatını kaybeder. Bu fabrikada patlama sırasında, Mısır’a ihraç edilmek üzere 50 bin tabanca üretilmektedir.
Günümüzde yaşanan bir başka olayı hepiniz bugün gibi hatırlarsınız! 2007 yılında ASELSAN’da çalışan ODTÜ mezunu elektronik mühendislerinden kimi Gölbaşı’nda aracının içinde, sol el bileği ve ensesini keserek, kimi Ankara’nın bir başka yerinde, bir başka şekilde intihar ediverdi! Bilindiği gibi F-16 üretim merkezinde, TAI’de uçakların dost-düşman tanımlamasını yapan elektronik sistemine Türk Mühendisleri dahi giremiyor. Türkiye’nin bilgisi dışında üretiliyor. Bu sistem; Türk F-16’sının, bir uçak ile karşılaştığında karşıdakinin dost mu düşman mı olduğunu gösteriyor. İşte sorun burada başlıyor. Bir Türk F-16’sı; İsrail ve ABD uçaklarından biri ile karşılaştığında onları dost görüyor.
İşte Aselsan Mühendisleri bu uçak tanıma sistem hakimiyetini lehimize çevirmeyi başardı. İntihar süsü olayından önce Aselsan mühendislerinin hangi proje üzerinde çalıştıklarını iyi tahlil etmek gerekir. ABD, herhangi bir savaş sırasında, kendisi tarafından satılmış veya modernize edilmiş elektronik sisteme sahip uçak, helikopter, tank, zırhlı birlikler, izleme sistemleri gibi hayati araçları, uydusundan verdiği bir emirle saf dışı bırakabiliyor. Bu; Türk ordusunun savaş başlamadan yenilgisi anlamına gelir. İntihar ettiği söylenen Aselsan mühendisleri; ABD güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılması, uydu müdahalesini bertaraf edecek yeni elektronik sistemlerin geliştirilerek silahlı gücümüzün millîleştirilmesi için çalışıyorlardı.
Şu tesadüfe bakın! Yine 2007 yılı içinde benzer konularla ilgili çalışmalar yapan dünya çapında Türk bilim insanlarının bulunduğu Atlas Jet yolcu uçağı, Isparta’da “dağı gördüm” diyerek inişe geçtikten hemen sonra daha çıkılarak düştü ve yolculardan kurtulan olmadı. Uçağın kara kutusu incelendi ve pilotun ses kayıtları bulunamadı.
Bugün TSK envanterinde bulunan 170 adet tankın modernizasyonunun İsrail Firmasına verildiğini bilmeyen var mı? Stratejik müttefimiz (!) ABD’nin verdiği istihbari bilgilerle, değerinin on katı parayla İsrail’den satın aldığımız Heron uçaklarının başarılarını anlatanları gördükçe, bir Türk olarak küçülüyorum. NATO’nun ikinci büyük ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, ancak küçültmek için böyle bir yere konulabilir.
Millî Savunma Sanayi alanında atılan her olumlu adımda; bir takım Rifailer devreye girerek, ya iptal yolunu seçiyorlar, ya da milletin gözüne baka baka halka yalan söylüyorlar.
İçimizdeki işbirlikçi, AB(D) güdümlü Rifaileri var oldukça, bizim “millî savunma sanayi”mizi kurmamız mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder