BİR COĞRAFYAYI “VATAN” YAPAN ZENGİNLİKLERİMİZ - Fahrettin ALİŞAR

BİR COĞRAFYAYI “VATAN” YAPAN ZENGİNLİKLERİMİZ 

Fahrettin ALİŞAR 

      Geçen haftaki köşe yazımdan sonra, elektronik posta adresime gelen iletilerin çoğu, “Mardin vahşeti” ile ilgili oldu. Nasıl olur da, Mardin’de böyle bir olay cereyan edebilir? Bunun nedeni ne olabilir? Sorular, sorular!...

      Mardin deyince benim aklıma ilk gelen Abdülkadir Geylani Hazretleri’dir. Abdülkadir Geylani Hazretleri Mardin’den geçerken, abdest almak ister. Çevresindekilere suyun bulunduğu bir yer sorar. Oralarda su bulunmadığı cevabını alınca, bastonunu yere vurur ve o çevrede kırk yerden kırk pınar fışkırır. Yöre halkı da oraya kırk adet çeşme yaptırır. Bu kırk çeşme, Mardin Mazıdağı’nda hâl şarıl şarıl akmaktadır.

      Tabii bu bilgilere, bizim entel-dantel takımı “bu çağda bu kafa” diyecektir. Ben bu entel-dantel takımına diyorum ki; bu coğrafya, işte böyle uhrevi zenginliklerle, “coğrafyadan vatana” dönüştü. Mardin’i bir coğrafyadan, bir vatan toprağına dönüştüren, Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin uhrevi zenginliğinden başka bir şey değildir.

      Bugün entel-dantel takımının ilham kaynağını oluşturan “Batı”, buraları vatan toprağı yapan uhrevi zenginliklerimizi çok iyi bildiği için, bu vatan topraklarında “Hıristiyan Azizler”in izini sürmektedir. Buldukları her iz için, içerideki teslimiyetçi temsilcileri ile bin bir türlü dolap çevirmektedir. Batı çevirdiği dolapların hemen ardından baskı uygulamaktadır. Bu baskılara karşı, içimizdeki teslimiyetçiler; “kültür zenginliği”, “insanlık mirası”, “çağdaşlık”, “aydın kafalılık” edebiyatı ile halkı kandırmaktadır. Türk-İslâm Medeniyeti ve kültürünün manevi değerlerine sahip çıkma noktasına gelindiğinde, adeta nevirleri dönmektedir.

      Sen bu topraklardan Abdülkadir Geylani’yi Mardin’e çeken, Sultan Şeyhmusları, Hacı Bektaşileri, Mavlânâları, Ak Şemseddinleri, Hacı Bayramı Velileri, Yunus Emreleri, Ebu Eyyub El Ensarileri, o topraklardan atarsan, işte o topraklardan Hıristiyan Azizleri, Barış Gönüllülerini ve PKK teröristleri, kan davaları, töre cinayetleri fışkırır. Haksız yere bir kişiyi öldürmenin Allah katında bütün insanlığı öldürmekle eşdeğer olduğu şuuru nasırlaşır. Cinayetler, eroin kaçakçılığı, insan ticareti, zimmet, vatan hainliği cirit atar.

      O Mardin-Mazıdağı-Bilge Köyü ki; Hz. Abdülkadir Geylani’nin müridi Musa Bin Mahin Mardini’ye (Sultan Şahmus)’a, kırk çeşme hediye eden köydür. Böyle bir köyde, kız alıp verme yüzünden çoluk-çocuk, kadın erkek demeden 44 kişi katledilebildi. Bu köyde kırk çeşmeden kaynak suyu değil, gözyaşı akmaya başladı.

      Bu katliamın elbette ki bir sosyolojisi vardır. İnsanların intikam ve yıkıcılık duygusuna yönelmesi en zor olan duygudur. Sosyoloji ve tarihi, siyasete feda ederek, varsa yoksa intikam duygularıyla doldurulanlar, insanlık duygusundan çıkarılmış duygulara sahip duygulardır.

      İnsan katletmenin gerekçesi olamaz. Terör ekenlerin fırtına biçtiği bir vakıadır. Kan dökmek, vahşilik, canilik namus temizlemenin aracı olamaz. Bu vatan topraklarında etkin olan odakların, bir takım gerekçeler arkasına saklanarak terörü bir yöntem olarak seçmeleri, insanların sosyolojisini ve psikolojisini bozmaktadır. Bu olay, insanları insanlığından ayırma faaliyetine dönüşmüştür.

      Avrupalılaşma, “Avrupa devlet tipi” oluşturma, yani taklitçilik çabaları bizi bir yerlere götüremedi. Ne Batılı olabildik ne de Doğulu. Kendimize özgü bir ekonomi politikası, kendimize özgü bir eğitim sistemi oluşturamadık. Avrupa’dan metot ve teknik yerine, sistemini taklit etmeye çalıştık. Bir ideoloji ancak bir toplumun kişiliğinden, milli ve manevi değerlerinden doğabilir.

      Tekrar Mardin-Mazıdağı-Bilge Köyü vahşetine dönecek olursak; o topraklara yeniden, Abdülkadir Geylani’yi Mardin’e çeken, Sultan Şeyhmusların, Hacı Bektaşilerin, Mavlânâların, Ak Şemseddinlerin, Hacı Bayramı Velilerin, Yunus Emrelerin, Ebu Eyyub El Ensarilerin fikir tohumları ekilmeden, uhrevi zenginlikleri ile insanları eğitmeden, buralara huzur gelmesi, kardeşlik gelmesi mümkün değildir.

      Unutmayalım! Bu coğrafyayı “vatan” yapan manevi zenginliklerimiz, bu Milleti Millet yapan temeli ögedir.

Hiç yorum yok:

FAHRETTİN ALİŞAR

FAHRETTİN ALİŞAR


1963 yılında Konya'nın Derbent İlçesi'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Derbent ve Konya'da, yüksek öğrenimini G.Ü. Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. A.Ü.de lisansüstü eğitimini (mastırını) bitirdi. Yüksek lisans tezini "Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı" konusunda hazırladı.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 17 yıl öğretmenlik ve idarecilikten sonra, Başbakanlık Müşavirliği görevine atandı. 3 yıl Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yaptı. Daha sonra Başbakanlık ÖZİ'ye uzman olarak atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.
Mersin'de görev yaptığı yıllar; İçel halk kültürünün araştırılması ve yazılı hale getirilmesi amacıyla, bölgede derleme çalışmaları yaptı. Derlemelerini İçel Kültürü Dergisi, Erciyes Dergisi, Güneyde Kültür Dergisi, Millî Kültür Dergisi ve Millî Folklor Dergisi'nde yayınladı.

10 yıl süreyle Mersin'de, İçel Kültürü Dergisi'nin çıkarılmasına katkıda bulundu.
TRT GAP Televizyonu'na, KKTC Çocuk Oyunları ve İçel Çocuk Oyunları'nı hazırladı ve bu programların danışmanlığını yaptı.
Birçok dergi, bülten ve gazetede; halk bilimi, eğitim ve kamu sendikacılığı konularında araştırma ve makaleleri yayınlandı. Yine birçok yerel ve genel televizyonda bu konularda televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Ankara temsilcisidir.
Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesidir.

YAYINLANMIŞ ESERLERİ

· İçel Çocuk Folkloru
· KKTC Çocuk Folkloru
· DERBENT
· ÇİĞİL TÜRKLERİ ve AŞAĞIÇİĞİL
· Nefsimize Zor Gelen Yazılar
· Kamuda Görevde Yükselme Kitabı (GYS)
· Konya Çanakkale Şehitlerimiz
· Derbentli Şehitlerimiz

YAYINA HAZIR ESERLERİ

·Konya Yer Adları, Yerleşik Bulunan Oymak, Cemaat ve Aşiretler
·Türk Memur Sendikacılığının Örgüt Yapısı ve Model Yaklaşımı (Tez Konusu)

falisar@mynet.com