ATATÜRK’ÜN VASİYETNAMESİ TARTIŞILMALIDIR.
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Araştırmacılar için arşiv çalışmalarında objektif davranmak ve kamuoyunu bilgilendirici belgelerin, cesaretle açıklanması çok önemlidir.
Geçen yıl 10 Kasım’da; “Can Dündar’ın Mustafa”sını tartıştık, bu 10 Kasım’ da da TBMM’de gündeme getirilen “açılımın” kavgasını yaptık.
Oysa biz hâlâ Atatürk’ün 50 yıl sonra açıklanmasını istediği “vasiyetnamesini” tartışamadık. Atatürk; vasiyetnamesini bizzat kendi el yazısı ile yazıp, noter huzurunda mühürleterek bir zarfa koydurmuş, Ziraat Bankası kasalarına göndermiştir. Bu kasalarda kilitli tutulan, daha sonra 12 Eylül Cuntası’nın lideri Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı(!) döneminde açılan, fakat Kenan Evren’in; “kamuoyuna açıklanması sakıncalıdır!” diyerek, Genel Kurmay arşivine kaldırttığı “vasiyetnameyi” bu 10 Kasım’da tartışmalıydık.
Mesleğim gereği, Toros Dağları ile Akdeniz’in kucaklaştığı Mersin’de 16 yıl görev yaptım. Görevim sırasında Mersin’de tanıştığım Mersinli işadamı Alaaddin Tumluer’in, Atatürk’ün vasiyeti ile ilgili anlattıklarına önce inanmadım. İşadamının anlattıklarını, dedelerinin kahramanlıklarını öne çıkarmak için anlattığı “avcı fıkraları” gibi yorumladım. Ancak bu işadamının 2005 yılında, bu konuyu yargıya taşıdığını öğrenince, konunun ciddi olduğunu kavrayabildim.
İşadamı Alaaddin Tumluer; 1992 yılında, Muğla-Marmaris-Armutalan’a gider ve Kenan Evren ile görüşür. Kenan Evren Tumluer’e, Atatürk’ün vasiyeti ile ilgili bilgilerin doğru olduğunu belirterek, kendisinin artık emekli olduğunu, bu gizli vasiyetin Genelkurmay arşivinde saklandığını, bu vasiyeti açıklama görevinin Genel Kurmay Başkanlığı’na ait olduğunu beyan eder.
Alaaddin Tumluer; 12 Nisan 2005 günü Ankara 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’ne müracaat eder. Bu müracaat 12.Sulh Hukuk Hakimliği’ne havale edilir. 4 Mayıs 2005 tarihinde duruşma yapılır. Alaaddin Tumluer bu duruşmada; Atatürk’ün gizlenen vasiyetinin bulunması için Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’na yaptığı her türlü müracaatların suretlerini mahkemeye takdim eder. Kenan Evren ile ilgili diyaloglarını da mahkemeye delil olarak sunar.
Mahkemeden netice alamayan Mersinli işadamı Alaaddin Tumluer, 31 Mayıs 2007 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat eder.
Mersinli Alaaddin Tumluer’in, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne vermiş olduğu dilekçede çok ilginç cümleler vardır. İşte bu dilekçeden bir bölüm:
“-Türkiye Cumhuriyeti kurucusu ve 1. Cumhurbaşkanı olan Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün sağlığında, eski Türkçe olarak kaleme aldığı, bilinen fakat eksik açıklanan vasiyetnamesinin devamı olan, ölümünden 50 yıl sonra açılmasını istediği, Türk Milleti’ni, Türk-İslâm Âlemini, Vatikan’ı ve dolayısıyla beşeriyeti ilgilendiren bir gizli vasiyetnamesi vardır.” Diyor ve uzun dilekçesine devam ediyor.
Alaaddin Tumluer; Atatürk’ün vasiyeti ile ilgili bilgilere, dedelerinin ölmeden önce evlatlarına aktardıkları bilgilerden ulaşmış. Tumluer’in dedesinin ağabeyi, Milli Mücadele yılları ve sonrasında Atatürk’e çok yakın bir yerde görev yapmış. Vasiyetnamede adı geçtiğinden emin. Dahası vasiyetname ile ilgili, yakın tarihimize ışık tutacak çok önemli bazı konuları biliyor.
Acaba Atatürk’ün vasiyetinde, yakın silâh arkadaşları (meselâ İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak) ile ilgili bir vasiyeti var mı? Acaba İsmet İnönü’nün çocuklarına neden maaş bağlanmasını vasiyet etti? Son günlerinde Kazım Karabekir’e kimler aracılığı ile haber gönderip gelmesini istedi ve Kazım Karabekir’e gönderilen kuryeyi kim engelledi?
Yine Atatürk’ün vasiyetinde Vatikan ile ilgili neler yer alıyor? Vatikan’ın Ortadoğu ve Türkiye üzerinde çevirdiği dolaplar ve içimizdeki işbirlikçileri ile ilgili hangi görüşleri yer alıyor? Cuntacı Kenan Evren neden, Atatürk’ün “50 yıl sonra açıklansın” dediği vasiyetnameyi, “açıklanması sakıncalıdır” diyerek, Genelkurmay arşivine gönderiyor? Böyle bir yetkisi var mı?
Atatürk’ün özel yaşantısı ile ilgili belgeleri toplayıp, film diye halka yutturmaya çalışma çabaları, bizim eski Marksistlere yakışan bir anlayış olsa gerek! Hiçbir toplum, kendine ait “millî değeri” olan kişilerin “özel yaşantısını” tartışmaz. Eksileri artıları ile Atatürk; Fatih, Kanuni, Yavuz, Mevlânâ, Yunus gibi bizim “millî değerlerimiz” hanesine yazılmıştır. Biz bize ait bu millî değerlerin özel yaşantısını değil, tarih sahnesinde oynadıkları rolü ve fikirlerini tartışmalıyız.
Örneğin; Atatürk’ün 1937 yılında, Filistin topraklarında bir İsrail Devleti’nin kurulması için oynanan tezgâhları bozmak için söylediği sözleri ve girişimleri, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in mezarının yıkılmasını önlemek için yaptıkları ile ilgili arşiv belgelerini tartışmalıyız.
Kısacası Türkiye bu yılki 10 Kasım’da bunları tartışmalıydı. En önemlisi Atatürk’ün kendi el yazısı ile yazdığı ve “50 yıl sonra açıklansın” dediği vasiyetnamesini mutlaka tartışılmalıydık. Ama son iki yılda yine Can Dündar’ın “Mustafa”sından ve TBMM’deki “açılım” kavgasından buna zaman ayıramadık.
Pengertian Dari Flora
-
[image: Pengertian dari flora]
Pengertian dari flora
Pengertian flora dan fauna secara sederhana flora adalah tanaman dan fauna
adalah hewan. Sementara pe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder