GÜNÜMÜZÜN YENİ OSMANLILARI
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Sultan Abdülaziz Han Dönemi’nde; “Yeni Osmanlılar”ın tek örnek aldığı “Avrupa” idi. Yeni Osmanlı’lar, Avrupa’yı rehber edinmiş, “millî düşünce”lerini terk etmişlerdi.
Bunun adı “Yeni Osmanlı” akımı idi. Ama gerçek çok farklıydı. Artık ipleri “Batıcılar ve Masonlar” eline geçirmişti.
Batı; Sultan Abdülaziz Han’a Tanzimat, yani yeniliklerin geleceği hakkında garantiler veriyor, O’na güllük gülistanlık bir gelecek vaadediyordu.
Bu vaadler yapılırken, Batı’nın ve Masonların bir tek politikası vardı. O da; “Doğu Siyatesi” idi. Yani Osmanlı’yı ve O’nun dini İslâm’ı, bu coğrafyadan silmek. Tabii ki devamında, Filistin Devleti yerine İsrail Devleti kurmak, Ortadoğu Petrollerini, İstanbul’u ve boğazları ele geçirmek niyeti hep vardı.
Bu “Doğu Siyaseti” o dönemde hep “Yeni Osmanlı” şemsiyesi altında yapıldı.
1867’li yıllar; ihanetin, gafletin, fitnenin iç içe girdiği yıllardır. Sultan Abdülaziz Han; Fransa, İngiltere, Belçika, Avusturya ve Purusya’yı içine alan bir Avrupa turuna çıktı. Yurda dönüşünde, Saray’da şerefine muazzam bir tören yapıldı. (Günümüzdeki Avrupa Birliği görüşmelerinin ardından yurda dönen siyasilerimizin dönüşlerinde yapılan törenlere ne kadar da çok benziyor. Hâlâ Türkiye’nin Başkenti Ankara’nın en işlek bulvarı Atatürk Bulvarı üzerinde 12 yıldızlı Avrupa Birliği bayrakları dalgalanıyor. Ne zamandan beri dalgalanıyor? Haçlı Seferlerinin akıl babası ve organizatörü Papa’nın önünde AB’ye teslim imzası atıldığı tarihten beri.)
Saraydaki bu törenlerde en dikkate değer olaylardan biri, Ermeni ve Rum Patrikleriyle, Musevi Hahambaşısı, Ermenice, Rumca ve Yahudice “Kudumiyeler” okumaları idi. Tabii ki Padişah; Ermenice, Rumca ve Yahudi lisanı bilmiyordu. Ama bilmediği bir lisan sonrasında, okuyuculara bol bol ihsanda bulunuyordu.
Çok kıymetli tarihçi Cemal Kutay, bunları değerlendirirken şunları şöyler:
“-Hepsi Osmanlı tebası idiler, ama hiç birisi Padişahın huzurunda O’nun dili ile konuşmuyordu.”
Cemal Kutay’a göre; bu dönemdeki Ermeni, Rum ve Yahudiler, “birer fitne ve isyan ocağı”nı temsil ediyorlardı. Rumlar, için için devam eden Girit isyanına para ve silâh yetiştiriyor, Ermeni Patriği, Abdulaziz’e “sıhhatle dönmesinden dolayı” izhar-ı ubudiyet ediyor, Ermeni Heyeti, Moskova’daki Çar Aleksandr’ın huzurunda, “İstiklal için para ve silâh” yardımını talep ediyordu. Yahudiler; ülkenin en zengin konumlarını muhafaza ediyor ve Filistin’de bir “İsrail Devleti” kurmanın projeleri ile uğraşıyordu.
Bütün bunlar “Yenilikçilik” ve “Yeni Osmanlıcılık” şemsiyesi altında yapılıyordu. (Aynen bugünkü tek çıkış yolunun“Avrupa Birliği” olduğu hayali gibi.)
Nihayet “Yenilikçiler” ve “Yeni Osmanlılar” şemsiyesi altında toplananlar; 30 Mayıs 1867 günü Dolmabahçe Sarayı’nı kuşattılar ve Sultan Aziz’i tahttan indirmeyi başardılar. En aşağılayıcı hakaretleri yaptılar. İte kaka Fer’ye Sarayı’na naklettiler. Üç gün sonra ise, Kur’an okuyan Sultan Aziz’i bileklerini keserek “şehit” ettiler.
Bilekleri kesilen elbette ki Sultan Aziz değil, “Devlet”in ta kendisi idi. Yenilikçilik, Yeni Osmanlıcılık şemsiyesi ile “Devletin” bileği kesildi.
Ne acı bir tablodur ki; bu acı olayları çok çabuk unuttuk. “Batı hayranlığı”, “Batı taklitçiliği” hâlâ vazgeçilmez siyasetimiz. İçimizden “Ankara’nın şerrinden Brülsel’in şefaatine sığınan politikacılar” türedi. Batılı düşmanların ve şekil değiştiren içimizdeki “Masonların” stratejisi değişti. Şemsiyesi değişti. Bunların değişmeyen tek hedefleri, “Doğu Politikaları” yani bu coğrafyadan Müslüman Türk’ü, Asya steplerine sürmek. Bu coğrafyayı ele geçirmek.
Bunları niçin yazdım? Bugünlerde “sivil anayasa” adıyla yeni bir tartışma başlatıldı. Bu anayasa metnini hazırlayan Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, konu ile ilgili olarak bakın neler diyor:
“-Anayasa’da temel hak ve hürriyetlerle ilgili maddeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar ve içtihatları temel alınarak hazırlanmıştır!”
Neden “millî bir sivil anayasa” değil de, “Avrupa İnsan Hakları Mahkeme karar ve içtihatları”na göre bir anayasa hazırlanıyor? Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri ve ek protokolleri dikkate alınıyor?
Bunun türkçesi, “ben anayasayı Avrupa Birliği aklına göre, onların kararlarına göre hazırladım!” demektir. Bu kilisenin kararlarına göre, Siyonizmin kararlarına göre anayasa hazırlamaktır.
Günümüzün “Yeni Osmanlıları” unutmamalıdır ki; bugün onların kararlarını uygulamak, yarın onların emirlerini uygulamaktır. İşte fiili olarak onların emirlerini uygulamaya başladığınız an, bu Millet bir “Milli Mücadele” kararı alacaktır. Tarih bunun örnekleri ile doludur.
Pengertian Dari Flora
-
[image: Pengertian dari flora]
Pengertian dari flora
Pengertian flora dan fauna secara sederhana flora adalah tanaman dan fauna
adalah hewan. Sementara pe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder