YOKSULLUĞUN KÜRESELLEŞMESİ
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
1996 yılında, Michel Chossudovsky bir kitap yazdı. Adı “Yoksulluğun Küreselleşmesi”. Bu kitapta; birçok ülkede, küresel sermayeyi elinde bulunduranların çevirdiği dolaplar uzun uzun anlatılıyor.
Chosudovsky; Somali’de, gıda tarımının imha edildiğini, hayvancılığa dayalı ekonominin çökertildiğini, devletin imha edildiğini bir bir açıklıyor.
Ruanda’daki katliamların, IMF politikaları sonucu başlayan derin bir ekonomik krizin alevlenmesinin ardın çıktığını belgeleri açıklıyor.
Hindistan’da, Bangladeş’te, Vietnam’da iç ticaret kanallarının tıkandığını, yerli üreticilerin kendi pazarlarından dışlandığını, kıtlığın başladığını, çocukların kötü beslendiğini, çiftçilerin arazilerinin ellerinden alındığını, sağlık sistemlerinin çökertildiğini belgeleri ile izah ediyor.
Brezilya’ya büyük bir borçlanma oyununun uygulandığını, IMF korumasındaki reformların tüm halkın yoksullaşmasına yol açtığını rakamlarla izah ediyor.
Peru’da, Bolivya’da aynı oyunun oynandığının altını çiziyor.
Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Bosna-Hersek’in yeniden nasıl sömürgeleşme sürecine itildiğini vurguluyor.
Tüm dünyada insanların, “IMF ve Dünya Bankası politikalarından başka çözüm olmadığına” inandırıldığını uzun uzun anlatıyor.
Chossudovsky’nin “Yoksulluğun Küreselleşmesi” kitabında verdiği örneklerden, IMF ve Dünya Bankası’nın, dünyada yoksulluğu nasıl küreselleştirdiğinin açık bir fotoğrafını görüyoruz.
Somali’de, Ruanda’da, Hindistan’da, Bangladeş’te, Vietnam’da, Brezilya’da, Peru’da, Bolivya’da, Bosna-Hersek’te ve de Türkiye’de; IMF ve Dünya Bankası’nın aşama aşama ülkeleri nereye götürdüğünü tahlil edebiliyoruz.
IMF ve Dünya Bankası’nın ekonomik politikalarını uygulayan ülkemizin geldiği tabloya bir bakalım.
Daha geçen gün Ankara Ticaret Odası bir rapor yayınladı. Bu rapora göre; Türk ailesinin bankalar, katılım bankaları ve tüketici finansman şirketlerine 2003 yılında 13,4 milyar YTL olan borcu, 2007 yılı sonunda 100,6 milyar YTL’ye yükseldi.
2007 yılında 15.6 milyar YTL faize gitti. Merkez Bankasının verilerine göre, 2003 yılında 180,3 milyar YTL olan hane halkı harcanabilir gelirinin 2007 yılında 340,8 milyar YTL’ye ulaştı.
Aileler, 2007 yılında her 100 liralık harcanabilir gelirin 29,5 lirası kadar borçlandı.
Vatandaşın bankalara olan borcu 100.6 milyar YTL ye yükseldi. Türkiye’nin toplam borcu yıllık milli gelir düzeyine ulaştı.
Vatandaş, uyuşturucu bağımlılığı gibi, borç bağımlısı haline getirildi. Borcunu borçla ödeyemez duruma düşen vatandaş, artık bunalıma giriyor ve iradesi zayıf olanlar intihar ediyor!
IMF ve Dünya Bankası; ülkemizde ve politikalarını yürüttükleri ülkelerde, “kalkınma ve yoksulluğu ortadan kaldırma ideali”ni ustaca unutturdu. Bunu gündeme taşıyan idealist kalemler törpülendi.
IMF ve Dünya Bankası bu ülkelerin seçimlerine de, yandaş finans kuruluşları ile ustaca müdahale etti ve netice elde etti.
Sonuçta, ülkemizin önemli birçok ekonomik değeri yabancılara satıldı. Karşılığı ise borç faizlerine gitti.
Türkiye’nin parasını Türkiye’ye borç olarak veren bir sistem oluşturuldu. Bu güçler; borsa ve bankalar yoluyla büyük kârlar elde etti. Bu kârlarına kâr katmaya da halen devam ediyorlar.
Ülkemizde; IMF ve Dünya Bankası’nın bu politikaları, “yoksulluğun küreselleşmesi”ni kaç tane yazar kaleme alıyor? Kaleme alan yazarların, yazdığı gazeteleri kaç kişi okuyor? İşte esas problem burada!
CÜPPELİ DARBE
Elektronik posta adresime soru gönderen birçok okuyucum, Anayasa Mahkemesi’nin son kararı ile ilgili görüşümü soruyor.
Bu ülke insanları, yıllardır kendi öz yurtlarında “garip”, öz yurtlarında “parya” muamelesine tabi tutuldular.
Ülke insanları; üniformalı darbelerle, boynu kravatlı küçük bir azınlığın dayatmaları ile horlandılar.
Bu ülke; “din ve vicdan özgürlüğünün” adresini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde arayan, alnı secde görmüşlerin varlığına da şahitlik etti.
Son olarak; Anayasa Mahkemesi, bir “cüppeli darbe” gerçekleştirdi. Bu mahkemenin verdiği karar; daha önce AİHM’nin, derslere türbanlı girmeleri engellenen iki öğretmenin “din ve vicdan özgürlüklerininin kısıtlandığı” iddiası ile yaptıkları başvuruyu “incelemeye” dahi gerek görmeden reddeden kararına paralel bir karardır.
Sonuç olarak; hem AİHM’nin, hem de Anayasa Mahkemesi’nin bu kararları, hukuki değil, siyasi birer karardır. Bu kararlar birer “cüppeli darbe”dir.
Pengertian Dari Flora
-
[image: Pengertian dari flora]
Pengertian dari flora
Pengertian flora dan fauna secara sederhana flora adalah tanaman dan fauna
adalah hewan. Sementara pe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder