YÖNETENLERİN YANLIŞINI, YÖNETİLENLERİN TASDİK ETMESİ
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Bizi “paranoya” olarak suçlasalar da, bizi “komplo teorileri üretmek” ile itham etseler de, doğru bildiklerimizi yazmaktan geri durmayacağız. Hakikate sırt çevirmeyeceğiz. Düşmanın “şifa” olarak sunduğu “zehirlere” sarılmayacağız. Fitne, düşman ve hainin söylediği yalana rağbet etmeyeceğiz. İnsanımızı da bu konularda, kalemimizle uyarmaya devam edeceğiz.
Biz diyoruz ki; çağın en son teknolojisini yakalayalım. Kendi mühendisimizin bu teknolojiyi yakalaması için, ortam hazırlayalım. Araştırma-Geliştirme (AR-GE) çalışmalarına yeterli fonu ayıralım. Teknolojiyi bilen mühendislerimiz, kendi fabrikalarımızı kursun. Uçağımızı yapalım. Savunma sanayimiz son teknoloji ile gelişsin ve kendi kontrolümüzde olsun. Üretim fabrikalarımızda teknolojiyi yenileyelim veya yenisi yapalım. Yani; ekonomimiz millî olsun, sanayimiz millî olsun, ordumuz millîleşsin.
Bunları niçin söylüyoruz? Uzaklara gitmeye gerek yok. Daha dün tek dişi kalmış canavarların; Çanakkale’ye nasıl saldırdıklarını, Sevr’i nasıl hortlatıp Anadolu’ya saldırdıklarını görmüş bir Milletiz. Bu emperyalist güçlerin, benzer girişimleri yapabilmek için, fırsat kolladıklarını da bilmemiz gerekir. Bu coğrafya, böyle bir coğrafya! Bu coğrafyada yaşamanın bedeli ağır!
Emperyalist güçlerin taktikleri değişti. Artık “millî ekonomi”leri, “sıcak para” akışı ile çökertiyorlar. Geliştirdikleri slogan; “sermayenin yerlisi yabancısı olmaz, döviz girsin de varsın ‘sıcak para’ olarak girsin!”
IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, ülkemiz ekonomisini âdeta bir karabulut gibi kararttı. Bizlere “şifa” diye sundukları, ekonomik programlar neticesinde, “Türkiye’nin kısa vadeli faiz oranları, 2005 yılında yüzde 13.50 ile dünyada üçüncü sırada iken, 2007 yılında yüzde 16.75’lik faiz oranı ile ilk sıraya yükseldi.”
Bunun anlamı, 62 milyar dış ticaret açığı demektir. Yabancı yatırımcının beş yılda, kârını beşe katlaması demektir. Doların faiz bazında yıllık ortama gelirinin yüzde 60 olması demektir.
Bir başka deyişle bunun anlamı; Türkiye’nin her yedi günde borç faizi olarak (anapara olarak değil), alınan borcun faizi olarak, bir milyar doları ellerin kesesine koyması demektir. Bu; ülkemizdeki “millî kuruluşların” yabancıların eline geçmesi demektir.
Benim güzel Türkiye’m; bu yılın ilk 9 ayında tam 32 milyar dolar “borç faizi” ödedi. Bu bir günde, 117 milyon dolar ödendi demektir.
Haftada tam 1 milyar 97 milyon dolar “borç faizi” demektir.
Gelirlerdeki artış oranı yüzde 5.5 iken, faiz giderlerindeki artış oranı iki katından fazla, yani 13.7 demektir.
Bu böyle gitmez. Bu geminin yakıtı bitmek üzere! Bırakın “particiliği!” Bırakın “şuculuğu-buculuğu!” Gerçeklerle yüzleşin! Ekonomi iyice dibe vurmadan, itibarımız sıfıra inmeden, meselenize sahip çıkın!
Bizi “olayları evrensel olarak sorulmamaktan yoksun paranoya” olarak tanımlayan, içimizdeki Artin Kemal’lere sesleniyorum:
“-‘Millî’ olmadan, ‘evrensel’ olunmaz! Sen “aç” isen, sen ele “avuç” açıyorsan, nasıl “evrensel” olabilirsin! Düşün! Mahallenin dileneninin, mahallede sözü ne kadar geçiyorsa, dünya denen mahallede, AB’de, BM’de, NATO’da, senin sözün işte o kadar geçer. Bunu hâlâ öğrenemedin mi?”
Bizi sömüren, sözde “demokrasi” ve “insan hakları” süslemeleri ile köşeye sıkıştıran, “ABD ve AB” (Batı) hayranlığı, almış başını gidiyor. Adamlar önümüze “Sevr’i” koymuşlar, hâlâ “Batı”, “ABD”, “AB” diyoruz.
Türkiye’de devletin ekonomideki payı, onların aklına uya uya yüzde 13’lere doğru düşerken, Türkiye’ye bu aklı veren Batı’da bu oran ortalama yüzde 30’lardadır. Türkiye’ye bu aklı verenler; ABD’de sıcak parayı kontrollerinde tutan Siyonistler ve AB’deki Haçlı kafalardır. IMF ve Dünya Bankası’nın bunların kontrolünde olduğunu bilmeyen yoktur.
İki yüzlü ABD ve AB; İran, İsrail, Kuzey Irak, PKK gibi konularda da, ekonomide olduğu gibi, bizi “tuşa” getirmeye çalışmaktadırlar. İsrail’e serbest olan “nükleer program” İran’a veya bir başka Müslüman Ülke’ye yasak! PKK’yı kamuoyu önünde “düşman” gösterip, gerçekte O’na her türlü desteği vermek, BOP çerçevesi içerisinde; İran ve Türkiye’yi parçalamaya çalışıp, Büyük İsrail’in önünü açmak! Daha neler neler?
Bu Emperyalist güçlerin emellerini uygulama aşamasında, bizim yöneticilerimizin basiret ve cesaret kumaşları hepimizi çok üzmektedir.
Haçlı ve Siyonist yalanlarını kabullenip, özümsemiş bir hayat sürdürüp gitmekteyiz. Şöyle Türkiye’nin fotoğrafına bir bakıp da; “yönetenlerin yaptığını, yönetilenlerin tasdik etmesi”ni görmek, bizi çok rahatsız ediyor. Bu fotoğrafın; millî düşünen, millî okuyan, millî yazan herkesi üzdüğünü biliyorum.
Haçlı ve Siyonistlerin programını uygulayan “yönetenlerin” yaptığını, “yönetilenlerin” tasdik etmemesini sağlamak için uğraşan, yönetilenleri uyaran, bunu yaparken, tırnağını kazma yapan “millî kalemlere” selâm olsun.
Pengertian Dari Flora
-
[image: Pengertian dari flora]
Pengertian dari flora
Pengertian flora dan fauna secara sederhana flora adalah tanaman dan fauna
adalah hewan. Sementara pe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder