MİLLÎ SİYASETÇİLERİ ETKİSİZLEŞTİRME OPERASYONU
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Günümüzde “küresel sermaye”, tedbir alamayan ülkeler için “sınır” tanımamaktadır. “Sınır”dan kasdetttiğimiz sadece ülke sınırları değildir. Bahsettiğimiz sınır; ülke sınırı, kültür sınırı, inanç sınırı ve ekonomik sınırdır.
Bu küresel sermaye; güç haline gelememiş “milli devletlere”, kendini gözetmek, istediği gibi hareket edecek yasal imkânları sağlama misyonunu yüklemektedir. Bu bağlamda, küresel güçlerin iktidarlara yüklediği görev ise; halklarını her anlamda “tüketime uygun” hale getirmesidir. Sermaye hareketlerini en ufak bir biçimde bile sınırlandıracak siyasi yaklaşımlara, iktidar şansı verilmemesi “temel stratejisi”dir.
Küresel güçlere göre; “sınır” ve “sınırlandırma”dan bahseden hiçbir siyaset, meşru değildir. Bu güçlerde “bağımlılık” esastır.
Küresel güçlerin bağlı olduğu AB ve ABD; küresel sisteme uyum sağlayamayan siyasi unsurlara karşı son derece “acımasızdır”. Küresel sisteme uyum sağlamayan siyasiler, binbir dolap çevirilerek, işbirlikçi güçleri harekete geçirilerek “pasifize” edilmektedir.
Türkiye’de “millî siyaset”, bu anlamda büyük engellemelerle karşı karşıyadır. Yazılı ve görüntülü işbirlikçi medya öyle bir kampanya yürütmektedir ki; ülkesinde yabancı postal, yabancı tahakküm ve yabancı yönetim görmek istemeyen “millî siyasetçiler”, “uyum sorunu yaşıyor!” gerekçesi ile etkisizleştirilmektedir. Bu plân profesyonelce yürütülmekte ve profesyonelce kamuoyu oluşturulabilmektedir.
Küresel sermayenin dayattığı tek paradikma; “ülkenin kimin tarafından yönetildiği değil, nasıl yönetildiği ile ilgilidir!”
Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmeleri bu gerçekler çerçevesinde değerlendirmek ve doğru okumak gerekir.
Bazı örnekler vererek konuyu açmak doğru olacaktır. Günümüzde devlet varlıklarını satmak veya gayri millî unsurlara, özelleştirme adıyla işletmeye açmak, “küresel güçler”in aradığı temel kriterlerden birisidir. Bu güçlere göre; bir ülkenin stratejik çıkarı da stratejik Kamu İktisadi Teşekkülü (KİT’i) de olamaz. Dikkat edilecek olursa; “AB Kriterleri”nin önceliği, devlete yük gibi gösterilip, stratejik öneme haiz KİT’lerin öncelikli olarak satılması veya özelleştirilmesidir. AB’nin bu dayatmalarına, anında ABD de açık destek vermekte ve teşvik etmektedir. Çünkü perde gerisindeki güç, AB ve ABD küresel güçleridir.
Küresel sermaye; ülkenin birliği, milletin bütünlüğü, devletin millîliği kavramlarından nefret eder. Bunu savunanlar; “şizofrenidir”, “uyumsuzdur”, “donkişottur”. Çünkü “millîlik”, “birlik”, “bütünlük” bağımsızlık demektir. Kendine güven veren kavramlardır.
Küresel güçlerin en fazla tercih ettiği ülkeler; kolay kontrol edilebilir, iç dayanışması zayıf olan ülkelerdir.
Küresel güçlerin ana hedefi; yabancı sömürüsünü, mandaterliği ve yabancıdan emir almayı reddeden iklimi besleyen kodların kırılmasıdır. Bu güçlere göre “millî” düşünen öncü politikacılar, sistemli bir şekilde halkın gözünden düşürülmelidir.
Küresel güçlerin kullandığı en önemli kavramlar; “demokrasi” ve “insan hakları”dır. Ama bu kavramlar; ülke insanına uygulanılması istenen kavramlar değil, onların, “hedeflerine ulaşmak” için kullandıkları “araçlar” olarak görülmektedir.
Küresel güçler ülkemizde öylesine güçlenmişlerdir ki; “sıcak paranın yüzde 70’i onların kontrolündedir!” Dolayısıyle İç ve Dış politikada da belirleyici rol oynamaktadırlar. Ne gariptir ki halk; “bunun başka çeresi yok!” diye uyutulmaktadır.
Biz bu duruma, gücümüzü bilemeyen, milletimizi etkilemeye ve yön vermeye gücü olmayan polikacılarımız yüzünden geldik. ABD Başkanı Bill Cliton ne demişti: “20 nci yüzyılın gidişatını nasıl Osmanlı’nın yıkılışı belirlediyse, Türkiye de 21 nci yüzyılın şekillendirilmesinde kilit rol oynayacaktır!” Bu sözü, Türkiye’deki güdümlü politikacıları motive etmek için söylemedi. Amerika’daki bir üniversitede söyledi. Ama bizim politikacılarımız bunun farkına varamadı. Gücümüzü bilen ve yön vermeye çalışan “millî politikacı”larımız da, sistemli bir şekilde “etkisizleştirildi”.
Küresel güçler öyle profesyonelce bir durum oluşturdular ki; kendi dümen suyuna geçmeyen halk yığınlarını, dar ve kör laiklik parantezine hapsettiler. Bunu alternatif olarak gösterdiler. Bu partiyi de “halksız” ve “milletsiz” bıraktılar.
Küresel güçlerle mücadele; mutlaka çok çetin olacaktır. Bu çetin mücadelede halkımızın safını iyi belirlemesi gerekmektedir. Emperyalist güçler, vatan toprakları üzerine çökmüştür. Eğer “inanmış” olmak, gerçek bir “inanmışlık” ise, emperyalizme karşı olunması gereklidir. Hem “emperyalizme dalkavukluk etmek”, hem de “inanmışlık” birarada olamaz.
Gün, “nefis muhasebesi” yapma günüdür. Bu nefis muhasebesi; hem yapılan yanlışları ve eksiklikleri görmeye, hem de “hata”dan dönmeye bir vesile olacaktır.
Pengertian Dari Flora
-
[image: Pengertian dari flora]
Pengertian dari flora
Pengertian flora dan fauna secara sederhana flora adalah tanaman dan fauna
adalah hewan. Sementara pe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder