İÇİMİZDEKİ YANAKALAR
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
“Göründüğün gibi olmak”, “olduğun gibi görünmek” insanda olması gereken en önemli özelliklerdendir.
Günümüzde yaşanan bazı olaylara baktıkça, geçmişe bir yolculuk yapıyor; millî mücadele öncesi “mütareke basını”nın, Batı’nın istekleri doğrultusunda, “sömürge” olmayı, “mandacılığı” nasıl açıkça savunduğunu düşünüyorum. O zamanın gazetelerini karıştırırsanız, Batı hayranı çoğu sözüm’ola yazarın, “Hıristiyan’ın Müslüman’a tahakküm hakkı olduğuna” inandığını görürsünüz.
Ama o zamanki “mütareke basını”nın safları belli, niyetleri açıktı. Ya “günümüzdeki mütareke basını”na ne demeli? Safları belirsiz, niyetleri açık değil!
“Ilımlı İslâm” şemsiyesi ile, “Dinlerarası Diyalog” edebiyatıyla “çan sesi” ile iftar programları, kendi yazılı görüntülü medyalarının manşetlerinden inmiyor. Neymiş efendim, “diyalog” muş!.. Kiminle diyalog? Hıristiyan ile, Yahudi ile. Bunlarla yüz yüze görüştüğünüz zaman size; millî ve manevî değerlerden dem vurur. Bu dem vurma, onların millî ve manevî değerleri birer “araç” olarak kullandıklarının en önemli göstergesidir. Bir Müslüman; dinine küfredenle oturup, yemek yiyemez, iftar açamaz, hasbihal yapamaz!..
AB(D)’ci “yanaka basını” şayet, “millî ve manevî değerlere” bağlı ise, bunu bir “araç” olarak kullanmıyor ise, neden Şeytan Âyetleri kitabıyla, İslâm’a ve Müslümanlara hakaret eden Salman Rüşdi ile, soykırım iftiracısı Orhan Pamuk’un, Amerika Birleşik Devletleri’nin himayesinde “fikir düellosu” adıyla tertiplenen toplantıyı okuyucularına duyurmuyor?
ABD’de koruma altında bulunan Salman Rüşdi ile Orhan Pamuk neyin “fikir düellosu”nu yapacaklar? İslâm’ı Müslümanları aşağılamanın, karalamanın, herşeyden önemlisi Müslümanları, onların tabiri ile “ılımlılaştırma”nın düellosunu yapacaklardır! Bizim “yanaka basın”da, bu haber ile ilgili bir tek cümle yok.
AB(D)’ci yanaka basın; Salman Rüşdi’nin, İslâm’a hakaret ettiği için İngiltere’de, Amerika’da en ihtişamlı şatolarda, malikanelerde ağırlandığını da hiç yazmadı.
Yanaka basın; Orhan Pamuk’un Müslüman Türk Milleti’ni “soykırımcı” ilân etmesinden sonra, Amerika’da 1.8 milyon dolara ev aldığını da hiç yazmadı, yorumlamadı.
Daha geçen aylarda Libya’da bir olay yaşandı. Libya’da çöl ortasında çeşitli hastalık ile boğuşan çocuklara “şefkat eli” uzatmak amacıyla, Dünya Sağlık Örgütü’nün organizesi ile, bu ülkeye giden beş Bulgar hemşire, “tam 428 çocuğa” gizlice “HİV virüsü” şırınga ettiler.
Olup bitenlerden şüphelenen Libya Sağlık Bakanlığı, bir uzman heyet kurarak olayı araştırdı ve sonuç tam bir “insanlık suçu” idi. Bir gayri Müslüm Filistinli doktor ve beş Bulgar hemşire, “tam 428 çocuğa” “AIDS virüsü” bulaştırmaktan idama mahkum edildi.
İdam kararından sonra, Batı Dünyası ayağa kalktı. Libya hükümetinden “yeniden yargılanmalarına” karar aldırtıldı. Trablusgarb mahkemesinden ikinci kez “idam” kararı çıktı.
Bu kez devreye “AB komiserleri” girdi. Son sözü Libya hükümetine söyletti.
Libya Yüksek Adalet Divanı, “idam” kararını yeniden bozarak, “ömür boyu hapis” cezasına çeviriverdi. Bu da yetmedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin eşi Cecilia’nın refakatında, özel bir uçakla Bulgaristan’a getirilen ve “kırmızı halılar” ile karşılanan doktor ve hemşireler, AB bünyesinde çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından “ödül yağmuruna” tutuldu.
Bu olayla ilgili olarak senaryolar yazıldı. Amerikalı senaristlerce yazılan senaryolar, şimdi Hollywood’da kameralara film olarak çekiliyor. Çok yakında sinema ve televizyonlarda film olarak izleyeceğiz.
Bunun ödüllük, sinemalık neyi var Allah aşkına! Sadece, “tedavi etmeleri” için ellerine teslim edilen tam 428 masum çocuğa, daha hayatı bile tanımamış olan minik bedenlere “ölümcül virüs” bulaştırmak, ne ile ifade edilebilir? Elbette bu bir vahşettir. Bu vahşeti, “bir Müslüman” işlese idi, bu Batı ayağa kalkar, ölüm cezasının derhal kaldırılıp, daha sonra serbest kalmaları için uğraşır mıydı? Yoksa onların derhal “idam” edilmelerini mi talep ederdi?
Bu olayı; “medeniyet” ile “Batı”nın asla beraber anılamayacağını, içimizdeki “yanaka basının”, bu olayları küçücük paragralar arasında geçiştirdiğini izah etmek için anlattım.
İçimizdeki “yanaka basının” bir kısmı “laiklik” kisvesi ile Batı’yı “medeniyetin beşiği” olarak görüyor. Diğer kısmı da; Batı’yı “şefaat kapısı” olarak görerek, okuyucularını buna göre yönlendiriyor.
Batı; kendinden olmayanları “insan” bile saymayan bir anlayışın hakim olduğu, “insanlık suçu” işleyip, bunu örtmek için; hukuku, adaleti, insan haklarını kullanan, “tek dişi kalmış bir canavardır.”
Batı’ya göre; vahşete kurban giden zavallı “Libyalı çocuklar”, sırf Müslüman oldukları için “insan” bile değildir.
Batı’nın bu fotoğrafına rağmen hâlâ bu Millete; Batı’yı “medeniyet” olarak sunmaya çalışan, “içimizdeki yanakalar” hiç utanmıyorlar. Çünkü bunların hâyâ damarları çatlamış.
Pengertian Dari Flora
-
[image: Pengertian dari flora]
Pengertian dari flora
Pengertian flora dan fauna secara sederhana flora adalah tanaman dan fauna
adalah hewan. Sementara pe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder