“İSTEYENLERİN” VE “VERENLERİN” GÜCÜ, MAKAMI BİZİ KORTUTAMAZ.
Fahrettin ALİŞAR
falisar@mynet.com
Geleceğimize yön verenlerin, tarihi bilmemeleri kadar acı bir tablo yoktur. Kendi atalarımızın tarih sahnesinde yaşadığı olayları bilmemiz; geleceğe yön verme adına o kadar önemlidir ki, bunu anlatmaya sayfalar ve kalemler yetmez.
Tarihte “Oğuz Han” lâkabı ile anılan Hun Türkleri’nin lideri Mete Han vardır. Mete Han çok çalışkandır. Ülkesinin birliğini sağlamış, üstün devlet adamı özelliği ile devleti gittikçe güçlendirmektedir.
Mete Han’ın bu hamleleri, komşusu Çinlileri çok kuşkulandırmaktadır. Çin Hükümdarı’na göre, Hun Devleti iyice güçlenmeden ezilmelidir.
Çin Hükümdarı, Mete Han’la savaşmak için sebep aramaya başlar. Günün birinde bir elçi göndererek, Mete Han’nın çok sevdiği atını ister. Eski Türkler’de devleti ilgilendiren böyle önemli konularda Hakan kendi başına karar vermediği için Kurultay toplanır. (Bugünkü gibi boş beyaz kağıtta yoktur, boş beyaz kağıda imza attırmakta.) Toplanan Kurultay, “atın düşmana verilmemesi kararı” alır. Ancak Mete Han Kurultay kararının ardından, Kurultay’a şu konuşmayı yapar:
“-Düşmanın istediği bu at şahsıma aittir. Kendime ait bir mal için Milletimi savaşa sokamam. Atım Milletim için feda olsun!”
Mete Han’ın atı, Çin’den gelen elçiye teslim edilir.
Mete Han’ın bu tavrı, düşmanı iyice cesaretlendirmiştir. Çin Hükümdarı çok geçmeden yine elçisini gönderir ve Mete Han’ın hizmetinde bulunan ve kendisi için çok önemli olan kadınlardan birisini ister. Bunun üzerine Kurultay tekrar toplanır ve “kadının gönderilmemesi kararı”nı verir. Bu Kurultay kararından sonra Mete Han şunları söyler:
“-Bu kadın benim için çok değerlidir. Milletim için feda etmekten çekinmem. Bu kendi menfaatim sayılır. Kendi menfaatim için Milletimi savaşa sokmam. Milletimin kaderi ile oynamam. Atım gibi, onu da milletime feda ediyorum!”
Mete Han’ın bu tavrından sonra, artık Çinliler iyice şımarmıştır. Çin Hükümdarı acilen bir savaş sebebi bulmak, Hunlular güçlenmeden ortadan kaldırmak istimektedir. Hemen elçisini gönderir ve “iki ülke arasında bulunan bir toprak parçası”nı ister.
Mete Han hemen Kurultayı toplar. Durum görüşülür. Bu defa tam tersi bir karar çıkar. Daha önce Mete Han’a mahçup olan Kurultay üyeleri, “verimsiz bir toprak parçasını düşmana vermekten ne çıkar, bunun için Milleti savaşa sürüklemek yanlış olur” kararını verirler. Bunun üzerine Mete Han ayağa fırlar ve haykırır:
“- Ey gün görmüş ihtiyarlar! Şimdiye kadar düşman tarafından istenenler nefsime ait idi. Şimdi istenilen toprak parçası ise Milletime aittir. Vatanımın bir parçasıdır. Kimin malını kime veriyorsunuz? Artık savaş kaçınılmazdır. Hemen hazırlıklara başlayın!..”
Evet değerli okuyucularım. Tarih sahnemizde bu ve buna benzer pek çok olay yaşanmıştır. Mete Han zamanından beri, tarihte en güçlü olduğumuz dönemde dahi, barışı korumak adına, savaştan uzak kalmak adına, “isteyenlere” yaranmak ve şirin görünmek adına, örtülü veya örtüsüz sürekli vermişiz. Tarih sahnesine zaman zaman vermeyecek kadar itidalli, dirayetli, basiretli ve onurlu yöneticilerimiz de mutlaka çıkmıştır.
Tarih gösteriyor ki; vermenin sonu, istemenin dibi yok. Önüne gelen düşman bir şey istiyor. Ama “istemenin” ve “vermenin” şekli değişti.
“İsteyen” ve “verme taraftarı olanlar”ın temsilcisi konumundaki kalemler ve diğer sözcülerin izledikleri yöntem de değişti. Bunların şimdiki yöntemi; gündem farklılaştırmak, ülke gündeminden uzak, kısır döngüler içinde Milleti meşgul etmek.
Neymiş efedim, “laiklik elden gidiyor muş, Çankaya’ya şu yakışır mış!” falan filan.
Bunların gündeminde “isteyen” AB(D) ve uzantıları yok. Çökertilmeye çalışılan aile yapımız, eğitim sistemimiz yok. “Verme taraftarı” olan “AB(D) gömlekliler” yok.
Biz içimizdeki “AB(D) gömleklileri” yazıyoruz diye bize hiç kimse, “inançlı insanları karalıyorsunuz!” diyemez. Çünkü:
Biz, Çanakkale’yiz.
Biz, Dumlupınar’ız.
Biz, Anadolu’nun her yerinde birer avuç toprağız.
Biz; Anadolu’nun en ücra köylerinde, tebeşir bulamayıp, Vatan-Millet sevgisi dağıtan muallimleriz.
Biz; fidan gibi delikanlısını vatan için şehit veren, ardından “vatan sağolsun” diyebilen vakur babayız.
Biz, Cumhur’uz, Cumhur!..
“İstiyenler”in yani “AB(D)”nin ve “verenlerin” yani “AB(D)Gömlekliler”in çokluğu bizi yıldıramaz. İsteyenlerin ve verenlerin gücü ve makamı da bizi korkutamaz!
Korkmak, imanı olan insana yakışmaz. İsteyenler ve verenler; kilitlere anahtar sahibi olmak için direttiler ve başardılar.
İnananlara düşen, bundan sonra daha sağlam kilit olmaktır.
Pengertian Dari Flora
-
[image: Pengertian dari flora]
Pengertian dari flora
Pengertian flora dan fauna secara sederhana flora adalah tanaman dan fauna
adalah hewan. Sementara pe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder